Gökhan Özcan

Yeni Şafak

İyi ama neden

Birilerinin bilgi sahibi olmak için yıllarını, belki de ömürlerini harcadığı meselelere iki dakika içinde, hatta o kadar bile uzun olmayan bir süre içinde hakim olabileceğinize inanabilir, bu inançla günde bir kaç ton atık tez üretebilir ve diğer insanların da bunları kabul etmesini bekleyebilirsiniz. İyi ama nedenHer sabah tuttuğunuz tarafın yediğ

Hayat vurulurken...

Eski zamanlarda savaşlar, aralarında mesele olan gruplar arasında ya herkesi içine sığdırabilecek geniş alanlarda ya siperlerde, tahkim edilmiş kaleler ve çevrelerinde ya açık denizlerde yüz yüze, göğüs göğüse yapılıyordu. Bir taraf üstün gelinceye kadar ya da iki tarafın birden takati tükeninceye kadar sürüyordu bu kıran kırana vuruşmalar... Sonra

Hiç kimse görmedi!

Soğuk ve yağışlı geçen bir kışın nadide güneşli günlerinden biriydi. Hiç kimse ona hayran olmadı. Bir çocuk eğildi, kış güneşinin tadını çıkaran tekir kediyle bir şeyler konuştu. Hiç kimse çocuğun kediye ne söylediğini merak etmedi. Herkesten daha dalgındı denize bakarken vapurun güvertesindeki bir yolcu. Hiç kimse onun farkına varmadı. Bir simitte

Ayılamamak

İnsanlığın ortak idealleri gibi havalı laflarla on yıllardır kafamızı ütüleyip durdular. Pozitif bilimler, aydınlanma, teknoloji devrimi, bilgi çağı gibi lafazanlıklar içine düştüğümüz şu karanlık çağın kahredici gevezelikleri olmaktan öte geçmedi. Bir çok yenilik gerçekleştirildi, teknoloji dünyamızın yanına bir yeni dünya, hiçbir şeyin bedelinin

Bataklıkta çiçek açmaz mı

Elde bir simit varsa ve karnı aç iki kişi o simidin başındaysa ihtimaller bellidir. İki kişi bir simitle doymayacağına göre ya adil bir şekilde simidi ikiye bölüp ikisi de yarım doyacak ya da biri diğerini sindirip simidi mideye indirecek. Bir simitle iki kişinin tam doymasına imkan olmadığına göre ya ikisi de yarım doymaya kanaat edip hayatını bu

Kişilik nakli

Hepimiz yaşarken başkalarına nasıl göründüğümüz konusunda kafamızda belli kanaatler taşıyoruz. Oturup bunu özel olarak düşündüğümüzden değil, yaşadıkça zihnimizin içinde kendiliğinden bir sürü şeyin birikiyor olmasından oluyor bu. O birikimin büyük bir kısmı doğrudan ya da dolaylı olarak kendimiz hakkında... Oluşan o toplam imajı, kendimizi ikna et

Sayısal hayat

Yetişme dönemindeki nesillerin önlerine, henüz muhakeme yetilerinin tam olarak yetkinleşmediği çok erken yaşlarında çok temel bir tercih zorunluluğu, çok ağır bir ikilem koyuyoruz: Sayısal bir gelecek mi, sözel bir gelecek mi Aslında pek de ikilem denemez buna; terazinin sayısal kefesi; kamusal kanaatin kesin biçimde o yönde oluşuyla açık ara ağır

Bir adım geriden bakınca...

"Düşündüm de...Biz burada aslında ne yapıyoruz"diye sordu düşünceli olan. "Biri bunu sorunca her şey bozuluyor!" diye tepki gösterdi yanındaki.Yapıp ettiğimiz şeylerin içindeyken her şey insana anlamlı görünüyor ama herhangi bir sebeple o ritmin dışına çıktığımızda oyun bozuluyor ve daha önce gözümüze anlamlı görünen her şey birden sakil, boş, şuur

Atsan atılmaz

İçimiz yazılmış da gönderilmemiş mektuplarla dolu... Yahut başlanmış da bitirilememiş, belki başlamaya dahi cesaret edilmemiş mektuplarla... İçimiz unutmaya kıyamadığımız küçük ayrıntılarla dolu... Alıp nereye koyacağımızı, neye iliştireceğimizi, hangi cümlede geçireceğimizi bilemediğimiz kırıntılarıyla dolu hayatımızın. İçimiz yutulmuş isyanlarla,

Taze sıkılmış insan canı

"Sanki her şey gözümün önünde tarumar oluyor, bense yerimden bile kıpırdayamıyorum" dedi canı sıkkın, hali o sıkıntıdan bıkkın olan. "Belki durduğun yeri değil, baktığın yeri değiştirmelisin" dedi canının sıkıntısıyla can ciğer olan.Kıyıda durduğu halde gözleriyle sele kapılmış canlar gibiyiz. Malum ki sel, hakikatiyle bağı zayıf olan her şeyi çer