Eren Aysan

Cumhuriyet

Adalet terazisi

Paris'te bir sonbahar günüydü. Cenaze töreninde binler ömrünü sözcüklere adamış bir yazarın ardından gür sesle haykırıyordu: "Germinal!" Zola, maden işçilerinin özgürlük savaşımını, sermayeyle çatışmasını anlatan bir başyapıt bırakmıştı ardında. Roman kişisi Etienne, yeni geldiği kasabada üç kuruş para kazanmak uğruna maden ocağına inmiş, öfkesiyle

Attila Jozsef dosyası

"Notos" dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel'in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor. Attila Jozsef, çocukluk kahramanım. Gizli gizli Behçet Aysan'ın "Acıyla okuyorum Attila Jozsef'i/ ikimiz de doldurup yalnız kederle/ aynı çeşmeden hayatın güğümünü/ tünelleri ayrı bir kara trenle" dizelerini okuyup "Ülke Ülke ağdaş Dünya Ş

Sivastan sonra Rıfat Ilgazı anımsamak...

İstanbul Erkek Lisesi'nden bir delikanlı, Nâzım'ın şiirlerini defterine yazdığı için tutuklanır. Genç öğrenci Rıfat Ilgaz'la aynı koğuşa düşer. Bir gece geç saatlerde hapishanedeki herkesi uyandırıp bahçeye çıkarırlar. "Ne oldu" demeye kalmadan kocaman bir zincir çıkar ortaya. stünde de sağlı sollu kelepçeler. Lise öğrencisi, Rıfat Ilgaz'la karşılı

Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner. Çeşit çeşit ağaçlar var nefessiz kalan, için için yanan. Binlerce canlı var ormanda yaşayan. Dünyanın bize sunduğu doğayı bir avuç rant uğruna talan edenlere sözümüz olmasın mı Orada yaşayanları evlerinden, barklarından ayrılmak zorunda bırakan, malını mülkünü heder eden bu yapılan

Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı. Bu ülkede bellek ve toplumsallık arasındaki kusurlu ilişkinin bizi yorduğu, incittiği gerçeğini sakınmadan söze başlamak gerekiyor. Buna karşın itirazımızı zaman zaman yüksek sesle çoğunlukla da üretime geçerek yapma

Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye. Okurun belki de kendi yaşamından yola çıkarak etkilendiği bir ayrıntı unutulmazı olur. Tolstoy'un "Savaş ve Barış"ını okuduğumda liseyi yeni bitirmiştim. Romanın başlarında gencecik Nataşa'nın Pierre Bezurov'la tanıştığında onu bir duvar saatine benzetmesi yıllar yılı zihnimden silinmedi

Siz Nihat Genç deyin ben abi

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını "birleşme" olarak yorumlar. Evrenin belki de en görkemli, en olağanüstü olayının yepyeni bir alan yaratmasından doğan heyecan vardır geri planda. Muazzam patlamanın uzayın derinliklerine yayılması hem ürkütücü hem de umulandan fazla göz kamaştırıcıdır. Bu sayede yayılan ışık ve enerji miktarı ise ile

Dün, bugün, yarın

17. yüzyılda ünlü İngiliz ilahiyatçısı ve muhafazakâr parlementerlerin önde gideni William Prynne, tiyatro oyuncularının müstehcenlik yaptığını iddia edip hemen herkesi tiyatrocuları kınamaya davet eder. Buradan tiyatro sanatçılarının özel olarak bir şey yaptığı yanılgısına düşülmesin. Prynne'ye göre sahne üzerindeki son derece sıradan bir eylem oy

Bir 'örgü' meselesi

Ankara'da dallar çiçek açtı, derken kış yeniden bastırdı. Mayıs ayının hüzünlü yüzü kaldı bize. 1 Mayıslarda yitirdiklerimizle 6 Mayıs'ta idam sehpasına gönderilen üç fidanın sancısı ve acısı yeniden göğün alacasına yansıdı. Fukaralıkla, adaletsizlikle, kıyımla sınanırken, tarihimizden miras kasvetimiz birleşti. Oysa bahar demek, neşe, coşku, sevda

Yazarın masası

Yıllar önce Osman Akınhay bir sosyal medya paylaşımında çevirmenlik macerasına nasıl girdiğini anlatırken cezaevi yıllarına da değinmişti: "Yıl 1982, Mamak'ta hapisteyim. Ali Asker ile altlı üstlü ranzadayız. Kendi kendime İngilizce çalışıyorum. Alan Paton'un 'Cry, the Beloved Country'i gözüme kestirdim. Bir deftere çeviriyorum: o buşu tarlasına dö