Rıfat Ilgaz Sempozyumu

Rıfat Ilgaz'ı üç kere gördüm. Bu karşılaşmalar 90 kışı ile 93 baharı arasında gerçekleşti. Demek ki çocukluktan ergenliğe adım attığım, kabuğumdan sıyrıldığım bir dönemden geçiyordum. O yaşlardaki her gencin hayat oburluğuna sahiptim, dünyayı kavrama telaşındaydım. Onu ilkin Ankara'da Kızılırmak Sineması'nda "Rıfat Ilgaz 80 Yaşında" etkinliğinde dostları Asım Bezirci, Jülide Gülizar, Mustafa Ekmekçi ve Uğur Mumcu'yla hatırlıyorum. Ancak kürsüden seyirciye, Ilgaz'a da sarsak davranan tiyatro sanatçısını anımsamak istemiyorum. O gün Ilgaz'ın dengeli yaklaşımına nasıl da hayran kalmıştım. İkinci buluşmam ODTÜ'de düzenlenen "Nâzım Hikmet Anması"ndaydı. Sahnedekiler Rıfat Ilgaz, Şükran Kurdakul, Samiye Yaltırım ve Behçet Aysan'dı. Bir grup, "Nâzım Türk değil dünya şairidir" diye slogan atmaya başlamış, şairin "Ben bir insan/ ben Türk şairi Nâzım Hikmet/ tepeden tırnağa iman/ tepeden tırnağa kavga, ümit ve hasretten ibaret" dizelerinin ayrımına varamamıştı. Oturduğum yerde küçülmüş de küçülmüştüm. Ilgaz Usta şefkatli bir öğretmen edasıyla kalabalığı yönetmiş, slogancı grubun bile hayranlığını kazanmıştı. Kürsüden iner inmez omzuma hafifçe vurmuş, göz kırpmıştı. Son karşılaşmam Edebiyatçılar Derneği'nin onur ödülü töreninde gerçekleşti. Akşam serinliğinde bir ağacın altında oturmuş, annemin "Tatile nereye gitmek istersin" sorusuna "Cide" yanıtını verdiğimi anlatmıştım. Ilgaz'dan okuduğum kitaplar Karadeniz'in hırçın dalgalarının vurduğu bu kasabada geçiyordu. Nasıl da gülmüştü. ok değil bir ay kadar sonra Sivas'ta bir otel yakıldı! ok sayıda aydın, sanatçı öldürüldü, Rıfat Ilgaz da bu acıya dayanamadı. Adeta katliamın 34. kurbanı oldu.

***

Geçtiğimiz hafta Bursa Nilüfer Belediyesi, yılın yazarı olarak belirlediği Rıfat Ilgaz anısına tam bir yıl boyunca düzenlenen etkinliklerine, "ocukluktan Sınıfa, Sınıf'tan Hayata Rıfat Ilgaz Sempozyumu"yla son verdi. Direktörlüğü Turgay Fişekçi'nin üstlendiği sempozyum boyunca akademisyenler ve yazarlar, Rıfat Ilgaz edebiyatını farklı yönleriyle değerlendirdi. "Bir ocuk Gibi Düşünmek: Rıfat Ilgaz'ın Edebiyatında Saflık ve Mizah", "Yoklama Defterinde Görülmeyen Şair Rıfat Ilgaz", "Yaşamın Gerçekliğinden Romanın Gerçekliğine", "40'lı Yılların Mizahı ve Rıfat Ilgaz" ve "Bir ınarın Gölgesinde: Rıfat Ilgaz'ı Anımsamak" başlıklarıyla büyük yazar ve şaire ilişkin oylumlu değerlendirmeler yapıldı. Sempozyumun ardından "Yılın Yazarı Ödül Töreni"nde buluştuk. Figen Şakacı, Burcu Aktaş, Turgay Fişekçi, Nalan Karagöz ve Nahit Kayabaşı'dan oluşan seçici kurul, "Bilmediğim Dağların Ardındaki Bahçe" adlı öyküsüyle Adalet Temürtürkan'ı layık gördü. Temürtürkan ödülünü Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir'den aldı. Mansiyon ödülleri ise Derya Atsan, Tuğba Yalçın, Yakup Cemel, Anıl etinel Örselli ve Özlem Oral Gürdal'a verildi.

***

Memed Kemal, "Acılı Kuşak" adını verdiği 40 kuşağının çektiği sıkıntıları anlatan kitabında Rıfat Ilgaz'a ilişkin bir anı kaleme alır. Buna göre; İstanbul Erkek Lisesi'nden bir delikanlı, Nâzım'ın şiirlerini defterine yazdığı için tutuklanır. Genç öğrenci Rıfat Ilgaz'la aynı koğuşa düşer. Bir gece geç saatte tutukluları uyandırıp bahçeye çıkarırlar. "Ne oldu" demeye kalmadan kocaman bir zincir çıkar ortaya. Üstünde de sağlı sollu kelepçeler... Lise öğrencisi, Rıfat Ilgaz'la karşılıklı kelepçelenir bu defa. Büyük usta o kapkara geceyi şöyle yazar: "Bugün de vaktinde çıktı gazeteler/ Geçti ilk sayfalara Beşiktaş cinayeti/ Ismarlama yazıları üstad kalemlerin/ Taksim'deki ziyaretten resimler/ eyrek saat uzaktasın çok değil / O meşhur Babıâli'den/ Tek satır yok sayfalarda/ Bu zincirleme tutsaklık üstüne." Gerçekten de bu zincirleme tutsaklık üstüne tek kelime etmez o dönemin cicili bicili gazeteleri. Ilgaz yaşamı her darbede tutsaklığın insan onurunu en zedeleyici biçimlerini yaşar yaşamasına ama hayatı ve yazmayı bir direniş olarak görmekten vazgeçmez. Sınıfsal bakışını şiirine ve romanına yedirmesini bilen aralıktan seslenir; kendine has bir imajlar dünyası yaratmayı başarır. Egemen iktidar alayışına her zaman karşı çıkan, sınıfsal çatışmayı ayrıntılarıyla gösteren, en bireysel sanılan durumlarda bile toplumsal çağrışımlar uyandıran, direnç veren, mizahını kara komediyle birleştiren bir evren kurar hep.