Asu Maro

Milliyet

Gelinlikle başladı, gelinlikle bitti

Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü daha katledilen kadınların isimlerinin, yüzlerinin, anılarının ağırlığı altında geride bıraktık. Kadınlara ve çocuklara erkekler tarafından uygulanan şiddet, istismar ve cinayet haberlerini - medyaya yansıdığı kadarıyla derleyen Bianet'in ay sonu raporuna göre sadece şubat ayında 37 kadın öldürüldü. Her 8 Mart'ta

Hoyrat karanlığın içindeki ışıltı

Bir oyun için "Arzu Tramvayı uyarlaması" dendiğinde aklınıza nasıl bir şey gelir bilmiyorum ama o her ne ise bir kenara bırakın öncelikle. Zira sözünü edeceğim oyun, Tennessee Williams'ın 1947 tarihli başyapıtından esinlenerek parlak bir fikrin izinden gidiyor ve yepyeni bir eser koyuyor ortaya. Tiyatromuzun yaratıcı yönetmeni ve oyuncusu Engin Alk

Kahkaha keşif yolculuğu

Bir süredir elimden geldiği kadar beni güldürecek şeyler izlemeye çalışıyorum. Ülke ve dünya gündemi sıkıştırdıkça mizaha sığınmak iyi -hatta tek - yol gibi geliyor. Bu vesileyle stand-up dünyasında el yordamıyla çıktığım keşif yolculuğundan son derece memnunum. Hâlâ gülebiliyormuşum, onu gördüm. Hatta yolda yürürken kendi kendime güldüğümü görürse

Hep bir zaman hatası

Ne zaman bir kadın çıkıp kendisine bir erkek tarafından uygulanmış psikolojik fiziksel şiddeti açıklamaya karar verse, mutlaka birilerine göre onun zamanlaması doğru olmuyor. "Neden şimdi". Ya çok geç ya çok erken, asla tam zamanı değil. Bir kitle var, onlar biliyor bu işin doğru zamanını. Söz söylemeden önce onları bulup bir danışmak lazım. Aksi

Sıradan insanların felaketleri

Bir oyunun ismi hemen hemen bütün özelliklerinin önüne geçebilir ve onların hepsini tanımlayabilir mi Şimdi bir solukta tekrar edeceğim ama sorulduğunda gene tane tane sözcükleri yan yana dizerek hatırlayacağım oyunun böyle bir adı var: "Annemden Kalan Gül Ağacı Masanın Üzerinde Çaydanlık Beyaz Bir İz Bıraktı". Hani çağa ayak uydurmaya çalışıp baş

Mesleği umut olanlara selam

Sezon başladığından beri epeyce fazla sayıda oyun izliyorum, haftada en az iki-üç akşam. Hepsinden farklı duygularla ayrıldım; "Bu kadar paraya-emeğe yazık değil mi" ile "Oh be, ne kadar yetkin bir iş izledik" arasındaki yelpazede gidip gelen. Ama şimdi bahsedeceğim farklı, içimi umutla dolduran bir oyun. Bir gelecek umuduyla.Büyük olanakları olan

Bol kepçe muhabbet

Elere kapanıp yalnızlaştığımız pandemi döneminden bize bir 'çevrimiçi buluşma' kültürü kaldı. Madem bir araya gelemiyoruz, bari birbirimizin yüzünü ekrandan da olsa görelim diye yola çıktık, giderek yiyeceğimizi içeceğimiz hazırlayıp bilgisayar başına geçtiğimiz sofralar kurar olduk.Yüz yüze buluşmanın yerini tutmasa da faydalı bir alışkanlık. Hele

"Geçen Gün" ne oldu

Şehir hayatı böyle bir şey artık. Hiçbir yerde kendimizi tam olarak güvende hissedemiyoruz. Evimizden, 'kozamızdan' (hatta orada bile değil, gel de Adalet Ağaoğlu'nun "Kozalar"ını hatırlama) dışarı çıktığımız anda tek başımızayız, küçücüğüz ve herkes üzerimize geliyor. Biri omuz mu atacak, biri telefonumuzu mu kapıp kaçacak, biri ters bir laf mı ed

Zamansız bir oyun

Bazı oyunlar var, yıllar önce yazılmış, insan "Kim bilir ne kadar eskimiştir" diye düşünebiliyor ve fena halde yanılabiliyor. Sevinilecek bir şeyden söz etmiyorum. İnsanın özünde değişmeyen bir şey var ve bu iç açıcı bir şey değil. Bunu usta bir yazar ele aldıysa da hem evrensel hem zamansız bir eser çıkıyor ortaya. Orwell'in "1984"ünü Nilüfer Kent

İyi niyet taşlarıyla döşenen yol

Çocukluğuma dönüp baktığımda hâlâ hatırladıkça tüylerimi ürperten bir sahne var. İlkokulu özel bir okulda okudum, ailelerin bir dolu para verip çocuklarını gönderdiği ve o çocukların kişiliğinin sistemli şekilde ezildiği. Bir teneffüsten sınıfa döndüğümüzde çantalarımızın didik didik aranmış olduğunu görmüştük. İçlerinden çıkan 'ganimetler' öğretme