İyi niyet taşlarıyla döşenen yol

Çocukluğuma dönüp baktığımda hâlâ hatırladıkça tüylerimi ürperten bir sahne var. İlkokulu özel bir okulda okudum, ailelerin bir dolu para verip çocuklarını gönderdiği ve o çocukların kişiliğinin sistemli şekilde ezildiği. Bir teneffüsten sınıfa döndüğümüzde çantalarımızın didik didik aranmış olduğunu görmüştük. İçlerinden çıkan 'ganimetler' öğretmen masasının üzerine yığılmıştı, hepimizi tek tek çağırıp o sakıncalı buldukları malzeme her neyse onun hesabını sormuşlardı. Mahremiyet denen şeyin ihlalinin ne derece can yakıcı olduğuna dair ilk deneyimim.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Filmekimi'nde seyirciyle buluşan, şu anda Başka Sinema salonlarında izleyebileceğiniz hatta mutlaka izlemeniz gereken "Öğretmenler Odası", o sevimsiz duygunun içimde bir kez daha canlanmasında neden oldu. Film, 1984 Berlin doğumlu yönetmen İlker Çatak'ın dördüncü uzun metrajı ve Almanya'nın bu yılki Oscar adayı. Öğrencileriyle eşit ve eğlenceli bir ilişki kuran idealist öğretmen Carla Nowak'ın yeni göreve başladığı okulda geçiyor. Okulda birbirini izleyen hırsızlık olaylarını çözmek için yönetimin başvurduğu - öğrencilerden arkadaşlarını ispiyonlamasını istemek, sınıfa baskın yapıp çocukların cüzdanlarını aramak gibi - yöntemler Carla'yı dehşete düşürüyor. O da olayı kendi başına, gizli kamera marifetiyle çözmeye karar veriyor.

Çözmüş gibi görüyor da nitekim fakat ortaya çıkan gerçek kimseyi memnun etmiyor ve Carla'nın iyi niyetli her adımı ayağına dolanıyor. Bir meslektaşının dediği gibi "kendi cesaretinden korkmak için artık çok geç", ok yaydan çıkmış bir kere, öğretmenler sert, veliler öfkeli, öğrenciler saldırgan ve hepsinin hedefinde de özellikle çocukların zarar görmemesi için çabalayan, çabaladıkça batan Carla var.

İlker Çatak senaryoyu İstanbul'da okuduğu liseden arkadaşı olan Johannes Duncker ile birlikte yazmış, zaten ikili önceki filmlerde de birlikte çalışmıştı. Hırsızlık olayının ve cüzdan arama sahnesinin de İstanbul'daki okullarında başlarına gelmiş olması şaşırtıcı değil. Film Alman eğitim sisteminin katılığı ile birlikte her alanda karşımıza çıkan 'ötekileştirmeyi' de, ırkçılığı da hiç altını çizmeden ortaya koyuyor. Hırsızlığın akla gelen ilk 'şüphelisi' cüzdanında fazla para bulunan Türk öğrenci Ali oluyor, örneğin. Ya da Carla'nın Polonya asıllı olması yeri geldiğinde karşısına dikiliveriyor.