Ahmet Sevgi

Yeniçağ

Yahya Kemâl'in şiir anlayışı

Rivayet ederler ki dönemin şairlerinden biri Yahya Kemâl'e şöyle der: "Üstat, eskiden şiir vardı, şairi yoktu, biz ona 'lâ-edrî' (kimin tarafından söylendiği bilinmeyen şiirler için kullanılan bir tabir) derdik. Şimdi şair var, şiiri yok, buna ne ad vereceğiz Yahya Kemâl, kendisine yapılan bu tarizi hemen anlar ve muhatabına şöyle mukabelede bulunu

Kısa bir ara

Zaman zaman kafayı kitaptan defterden kaldırmak gerek, Topluma karışıp bilgi dağarcığını doldurmak gerek (Li-müellifihî) Görüşmek üzere

H â l d i l i

İnsanları tanımanın iki ana yolu vardır: Ya sözüne bakarsınız, ya da hâl ve hareketlerine "Bir şahsın karakteri hakkında bunlardan hangisi daha doğru bilgi verir acaba" diyeceksiniz. "İnsan sözünden, hayvan yularından tutulur" atasözüne bakılırsa söylediği söz, insanı bağlar. Doğru, ama "Dilin kemiği yok" diye de bir atasözümüz var. Yani dil her ya

Beyitlerde atasözleri

Kaynakların ifadesine göre (Tezkire-i Latîfî matbu, s. 219) şiirde atasözüne yer veren ilk şair 15. yüzyıl devlet adamlarımızdan "Sâfî" mahlaslı Cezerî Kasım Paşa olmuştur. Sâfî'den sonra Necâtî'de (ö.1509) olgunlaşan meselgûylük (atasözü söyleme) zamanla "hikemî" şiire dönüşmüş böylece şairlerimiz atasözleriyle müzeyyen unutulmaz beyitler vücuda g

Divan şiirinde âyet ve hadis iktibasları (2)

Her edebiyat gibi Divan edebiyatının da beslendiği birtakım fikrî kaynaklar vardır. Ve bu fikrî kaynakların başında da şüphesiz "âyet" ve "hadis"ler gelir. İslâm medeniyeti tesirinde gelişen bir edebiyatın Kur'ân ve hadis gibi iki önemli hazineden istifade etmemiş olması düşünülemez. Genellikle medrese tahsili gören ve orada Kur'ân ve hadis dersi o

Hallâc-ı Mansur ve "ene'l-hak" sözüne dair

Hallâc-ı Mansur 858-922 yılları arasında yaşamış ünlü bir sûfîdir. "Ene'l-hak" (ben hakkım) dediği için idam edilmiştir. Hallâc-ı Mansur'a "sıddîk" gözüyle bakanlar olduğu gibi onu "zındık" diye nitelendirenler de vardır. Biz meselenin bu yönünü bir kenara bırakarak Mansur'un ve "ene'l-hak" sözünün düşünce hayatımıza ve edebiyat dünyamıza yansımala

Kınalı-zade Ali Çelebi'den iki şah beyit

"Şah beyit" bir edebiyat terimi olarak herhangi bir manzumenin -özellikle gazel ve kasidenin- en güzel beytine verilen addır. Biz burada "şah beyit" derken elbette bu tabirin terim anlamını kastetmiyoruz. Mânâ ve âhenk bakımından güzel bulduğumuz beyitler için kullanıyoruz bu ifadeyi. Dolayısıyla, "Ahlâk-ı Alâî" müellifi Kınalı-zade Ali Çelebi'nin

Divan şiirinden faydalanmak

Okuyuculardan gelen bazı mesajlar, zaman zaman Divan şiirinden iktibas ettiğimiz beyitlerin ve orada söz konusu edilen düşüncelerin yadırgandığını gösteriyor. Söz gelimi bir okuyucumuz diyor ki: "Ülkenin bu kadar sorunu varken Sultan Süleyman'ın tahtından yahut Cem'in kadehinden bahsetmek abesle iştigaldir." Gerçekten öyle midir 13. asırdan 19. yüz

Bir yâr için 'âh' etmek

Klâsik Türk Edebiyatı'nda (Divan Edebiyatı) güzel şiirden ziyade güzel beyitler vardır. Tamamı "şah beyit" (gazelin en güzel beyti) niteliği taşıyan "yek-âvâz" gazellerin sayısı çok azdır. Dolayısıyla "Divan şiiri"nden faydalanmak isteyenlerin "divan"ları incelemek yerine: 1-"Nevâdirü'l-âsâr" (Recaizade Ahmet Cevdet, Bulak-1256), 2-"Gülzâr-ı Âsâr"

Divan şiirinde âyet ve hadis iktibasları

Her edebiyat gibi Divan edebiyatının da beslendiği birtakım fikrî kaynaklar vardır. Ve bu fikrî kaynakların başında da şüphesiz "âyet" ve "hadis"ler gelir. İslâm medeniyeti tesirinde gelişen bir edebiyatın Kur'ân ve hadis gibi iki önemli hazineden istifade etmemiş olması düşünülemez. Genellikle medrese tahsili gören ve orada Kur'ân ve hadis dersi o