Arif Nihat Asya'nın rubâileri arasında

Bugün Arif Nihat Asya'nın vefat yıl dönümü. Gençliğimizde şiirlerini okuduğumuz, rubailerine bayıldığımız Arif Nihat Asya'yı ölüm yıldönümünde anmak bizim için vefadan öte, bir görevdir. Bu sebeple, onun rubâileri arasında bir gezinti yaparak rahmetle anılmasına vesile olmak istiyoruz. Biz pek farkında olmasak da bir milletin hamurunu yoğuran, ona şekil veren, şairlerdir. Şirazlı Hâfız'ın (ö. 1389) "Topraktan yaratılan bu âlemde bir tek adam bile ele geçmiyor. Başka bir âlem yaratmak, yeniden bir insan halk etmek lâzım" deyişi yahut şairin: "Elek elek şu kara toprağı elesekDamla damla gözyaşlarımızla sulasakAcep, yeni bir insan tipi yeşerir miDualarla geceyi gündüze ulusak." feryadı hep bu topluma şekil verme, yeni bir insan tipi yoğurma çabalarının tezahürüdür. Nitekim Arif Nihat Asya da: "Elsizlere el, dilsizlere dil ver yeniden!Lûtfet, bize bir şanlı nesil ver yeniden!Dünyayı alıp avcuna bir gün, Tanrım,Avcunda bu dünyaya şekil ver yeniden!" (Rubâiyyât-ı Ârif -I-, s. 24) der. Ancak, bütün bu çabalara rağmen dünyanın hızla insânî değerlerden uzaklaşmakta olduğunu görünce de: "Dünyamızı sorma: Hem yeter, hem yetmez;Alçakları var... tartmaya dirhem yetmez!İnsanlık buysa çok gelir bir Cennet;Lâkin, yüce Tanrım, on Cehennem yetmez!" (Rubâiyyât-ı Ârif -II-, s. 95) demekten çekinmez. Gerçekten de toplumu şöyle bir gözden geçirdiğimizde insanlığın -genellikle- yiyip-içip gezip eğlenmekten başka bir şey düşünmez hâle gelmiş olduğunu görüyoruz... Din, imân, vatan, millet, aile, ahlâk... Cemiyeti ayakta tutan bu ve benzeri kavramları artık "sözlük"lerde bile bulmak güçleşti: "İnsan, yiyecektir, içecektir şimdi;'Ahlâk', bilinmez, ne demektir şimdi.Destan masal, iman yobaz, aile lâf;Altın gelenekler gidenektir şimdi." (Rubâiyyât-ı Ârif -II-, s. 97) Unutmamak lazımdır ki kötülerin iyileri yıldırıp sindirdiği bir ülkede yaşamak kabir azabı çekmekten de zordur. Değer yargılarının alt-üst olduğu toplumlarda insana sadece düşmanı değil, dostu da vurur: "Yıldırdığı bir ülkede şerrin hayrı-Israra sebep yok- oturulmaz gayrı...Şehriyle, köyüyle kendi öz yurdundaDost ayrı vurur insanı, düşman ayrı." (Rubâiyyât-ı Ârif -II-, s. 108) Oysa ideal cemiyetlerde insan kendinden ziyade başkaları için yaşar: "Ferhad, yorulmuş diye dağ yarmak var;Dostunsa Kerem, Aslı'yı kurtarmak var!Bin derdin için Tanrı'ya yalvarmazken,Kardeşler için ellere yalvarmak var! (Rubâiyyât-ı