Kâinata ibret gözüyle baktığımızda hiçbir şeyin boşuna yaratılmamış olduğunu görürüz. Canlı-cansız her şeyin bir yaratılış gayesi ve yerine getirmekle mükellef olduğu bir görevi vardır. İnsanoğlunun görevi ise yüce mi yüce Yeryüzünü imar ve ıslah etmekten daha ağır bir sorumluluk olabilir mi Bu yüzdendir ki mevcudat onun emrine verilmiştir. Ancak b
Divan şiirini eleştirenler; hep aşk, şarap, saki, dilber, âşık, mâşuk gibi konuların işlenmiş olduğunu söylerler ki haklıdırlar. Ancak bu durum, diğer konulara hiç yer verilmemiş olduğu anlamına gelmez. Sosyal hayatta var olan her şey az veya çok muhakkak eski şiirimize yansımıştır. Biz bu makalemizde hayatın en önemli unsurlarından biri olan insan
Bugün orta ve yükseköğretimde takriben 25 milyon gencimiz okuyor. Bunlardan kaçı başarılı olacak acaba Başarılı olacak derken kast ettiğimiz elbette okulu bitirip diploma almak değil. Hatta iş bulmak da değil. Bu 25 milyon gençten ileride milletine ve insanlığa bilimde, teknikte, kültürde, sanatta değer katacak bireyler çıkacak mı Ne dersiniz"Mille
Hırsların en tehlikelisi tabii ki makam-mevki hırsıdır. Ancak mal-mülk hırsı da bundan geri kalmaz. Nice açgözlüler vardır ki "Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur" hesabı basit bir menfaat için kendilerini ateşe atmaktan çekinmezler.Atalarımız "Az tamah çok ziyan getirir" demişler. Olması gerekenle yetinmeyip daha fazlasının peşine düşmek her zama
Sözlüklerde edep "Utanma duygusu, güzel ahlâkla muttasıf olma, insanı utanılacak durumlardan koruyan meleke" şeklinde tarif edilir. Şairlerse edebi, ayıpları örten bir elbise olarak görür ve edepsiz kişileri çıplak insana benzetir:"Setr eder aybını insanın hepNe güzel câme imiş sevb-i edep.""Edeptir kişimin daim libâsıEdepsiz kişiler uryana benzer.
Doğu edebiyatının şöhret sahibi şairlerinden biri de Ömer Hayyam'dır. (ö. 1123) Rubaileriyle tanınan Ömer Hayyam aşk, şarap, saki, dilber çerçevesinin dışına pek çıkmaz. Düşünceleri dünyevîdir. Onun için yarın diye bir şey yoktur. İnsan "ân"ı yaşamalı, zevkine bakmalı Bütün bu aykırı görüşlerine rağmen Ömer Hayyam'dan da almamız gereken dersler old
Bugün (12 Nisan 2023) Muallim Nâcî'nin (ö.1893) vefatının 130. yıldönümüdür. Genç yaşta "reîsü'l-üdebâ" olma şerefine nail olan, daha çocuk denecek bir yaşta: "Maksadın tahsil-i itminan iseZikr-i Hak'tan olmasın kalbin tehiTaze kıl şâm u seher îmânınıKul hüve'r-rahmânü âmennâ bihî." dörtlüğünü yazan ve nihayeyt 19 yaşında Varna Rüştiyesine "muallim
Bugün Arpaemini-zade Mustafa Sâmî'ye ait bir beytin gölgesinde sizlerle sohbet etmek arzusundayım. Sâmî diyor ki: "Refî isen de göğüs germe, zîr-i pâyine bakNühüfte lağmı hayâl et, hisara aldınma." (Makam-mevkiin ne kadar yüksek olursa olsun gururlanma, önüne bak. Olur ya sen yükseklere bakarken bir lağım çukuruna düşebilirsin.) Maalesef, tarihçi R
Millet olarak Ramazan ayına ayrı bir önem atfediyoruz. Her ay yapılabilecek şeyleri sadece Ramazan'da yapılması gerekiyormuş gibi bir anlayışa sahibiz. Hayır-hasenatı Ramazan'da yapıyoruz. Zekâtı Ramazan'da veriyoruz. Fakir-fukarayı koruyup kollamak Ramazan'da aklımıza geliyor. Oysa bunlar zamana bağlı vecibeler değildir. Yani her zaman, her ay yap
Eskiden okullarda "Edebiyat Nazariyeleri" dersi vardı ve o derste "fesahat ve belagat" konuları da işlenir; fesahatin: "İfadenin sağlam olması (sıhhat-i ifade) ve düşüncenin en uygun lafızla ifade edilmesi" (mutabakat-ı elfaz) olduğu, "belagatin" de :"Sözün fasih olmak şartıyla hal ve makama uygun düşmesi" (muktezâ-yı hâl ü makama mutabakat) gerekt
© 2016