Ahmet Sevgi

Yeniçağ

Hesap vermek yahut hesap sormak

Maalesef bizde hesap verme yahut hesap sorma geleneği yok. Özellikle devlet yönetiminde, yapanın yaptığı yanına kâr kalıyor. Maliyeyi batıran, tarımı bitiren bakanlardan hesap soran oldu mu "Yanlış yaparsam hesabını veremem" diye bir endişe olmayınca da devlet "Saldım çayıra, Mevla'm kayıra" anlayışıyla yönetilecektir şüphesiz. Ben diyorum ki hiç o

Yahya Kemâl'in rubaileri üzerine

Bugün (1 Kasım 2023) Yahya Kemâl'in (ö. 1 Kasım 1958) vefat yıl dönümü. Büyük Türk şairini anmadan geçmek vefasızlık olur. Bu yüzden, onun rubaileri üzerinde durarak rahmetle yâd edilmesine vesile olmak istiyoruz.Rubai, Doğu edebiyatında bir tefekkür kalıbıdır. Klasik şairlerimiz duygularını -genellikle- gazel, düşüncelerini de rubai nazım şekliyle

Uzunca bir ara

Masamda dört kitap var âcil yayımlanmayı bekler,Eğer zayi olursa çektiğimiz bunca emekler,Hele bir de bitmezse "Anılar ve Acılar"Mahşerde hesap sorar bizden dostlar, hatta melekler.(Li-müellifihi)Görüşmek üzere

S u s m a k

Bizde konuşmak değil, susmak esastır. Dinî kaynaklarımıza bakın, örf ve âdetlerimizi inceleyin, hep susmanın önemine işaret edilmiş olduğunu göreceksiniz. "İnsanın selameti dilini tutmasındadır", "Akıl tamam olduğu zaman söz eksilir" gibi dinî kaynaklı sözlerin yanında, "Dil epsem olsa baş esendir", "Söz gümüşse, sükût altındır", "İki dinle, bir sö

Ağlamak

Ağlamak, insanoğluna mahsus bir özelliktir. Üzüldüğümüz yahut acı çektiğimizde ağladığımız gibi çok sevindiğimiz zamanlarda da sevinç gözyaşı dökeriz. Yani insan ağlayan bir canlıdır ve ağlamanın dili de evrenseldir. Hangi dil ve ırktan olursa olsun ağlayan, gözyaşı döken birisinin ruh halini anlamak için tercümana ihtiyaç yoktur."Gözyaşım aksın ve

Bizde edebî akımlar

Her şakadamizahta bir hakikat payı vardır, derler. Bence doğru bir söz bu Çünkü insanlar çoğu zaman, doğrudan söyleyemedikleri bazı gerçekleri mizah yoluyla ifade etmeye yönelmişlerdi."Karagöz Salnamesi"nde (Matbaa-i Nefaset, İst. 1912, s. 115-117) "Mesâlik-i Edebiyye" (Edebî Akımlar) başlıklı mizahî bir makale gördüm. 20. yüzyıl başlarında edebiya

Kâinata ibret gözüyle bakmak

Kâinata ibret gözüyle baktığımızda hiçbir şeyin boşuna yaratılmamış olduğunu görürüz. Canlı-cansız her şeyin bir yaratılış gayesi ve yerine getirmekle mükellef olduğu bir görevi vardır. İnsanoğlunun görevi ise yüce mi yüce Yeryüzünü imar ve ıslah etmekten daha ağır bir sorumluluk olabilir mi Bu yüzdendir ki mevcudat onun emrine verilmiştir. Ancak b

Divan şiirinde insan

Divan şiirini eleştirenler; hep aşk, şarap, saki, dilber, âşık, mâşuk gibi konuların işlenmiş olduğunu söylerler ki haklıdırlar. Ancak bu durum, diğer konulara hiç yer verilmemiş olduğu anlamına gelmez. Sosyal hayatta var olan her şey az veya çok muhakkak eski şiirimize yansımıştır. Biz bu makalemizde hayatın en önemli unsurlarından biri olan insan

Eğitimde niçin başarılı olamıyoruz

Bugün orta ve yükseköğretimde takriben 25 milyon gencimiz okuyor. Bunlardan kaçı başarılı olacak acaba Başarılı olacak derken kast ettiğimiz elbette okulu bitirip diploma almak değil. Hatta iş bulmak da değil. Bu 25 milyon gençten ileride milletine ve insanlığa bilimde, teknikte, kültürde, sanatta değer katacak bireyler çıkacak mı Ne dersiniz"Mille

Mal-mülk hırsı

Hırsların en tehlikelisi tabii ki makam-mevki hırsıdır. Ancak mal-mülk hırsı da bundan geri kalmaz. Nice açgözlüler vardır ki "Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur" hesabı basit bir menfaat için kendilerini ateşe atmaktan çekinmezler.Atalarımız "Az tamah çok ziyan getirir" demişler. Olması gerekenle yetinmeyip daha fazlasının peşine düşmek her zama