Divan şiirinden faydalanmak

Okuyuculardan gelen bazı mesajlar, zaman zaman Divan şiirinden iktibas ettiğimiz beyitlerin ve orada söz konusu edilen düşüncelerin yadırgandığını gösteriyor. Söz gelimi bir okuyucumuz diyor ki: "Ülkenin bu kadar sorunu varken Sultan Süleyman'ın tahtından yahut Cem'in kadehinden bahsetmek abesle iştigaldir." Gerçekten öyle midir 13. asırdan 19. yüzyıla kadar 600 yıl öyle veya böyle aydınlarımızın ortaya koydukları bir kültürü yok saymak doğru mudur Asırlardır şairlerin bir kuyumcu titizliği ile vücuda getirdikleri binlerce "ser-levha" beyti -velev ki mitolojik olsun- şehir dışına taşınan çöp yığınları misali düşünce dünyamızdan atmak akıl kârı mıdır Kanunî Sultan Süleyman'ın, (ö.1566) sağlığın önemini ölümsüzleştiren aşağıdaki beyti Batı'da bir kral tarafından söylenmiş olsaydı emin olun hastanelerinin girişine altın harflerle kazırlardı: "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibiOlmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi." Kâmî'nin (ö.1724): "Güle gûş ettiremez boş yere bülbül inlerVarak-ı mihr ü vefayı kim okur kim dinler" beytinden hareketle "vefa" gölünün niçin kuruduğu üzerine düşünsek fena mı olur Mezâkî'nin (ö.1676): "Sunar bir câm-ı memlû bin tehî peymâneden sonraDöner vefk-ı murâd üzre felek ammâ neden sonra" beytinden haberdar olsak ve geçim düzelince ömrün de bitmiş olacağının idrakine vararak ona göre hayatımıza yön versek olmaz mı Enderunlu Vâsıf'ın (ö.1824): "O gül-endâm bir al şâla bürünsün, yürüsünUcu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün" beytine bakarak bir dilbere gönül vermenin harikulade tasvirinin zevkini duymayalım mı Pertev Paşa'nın (ö.1837): "Cihan bağında ey âşık budur maksûd-ı ins ü cinNe kimse senden incinsin ne sen bir kimseden incin" beytinden ders alarak kırmamayı prensip haline getirirken başkalarının da bizi kırmasına müsaade etmemeyi hayat düsturu haline getirsek nasıl olur Bakî'nin (ö.1600): "Kadrini seng-i musallâda bilip ey BâkîDurup el bağlayalar karşına yârân saf saf" beyti vesilesiyle toplumun yetiştirdiği