Yahya Kemâl'in şiir anlayışı

Rivayet ederler ki dönemin şairlerinden biri Yahya Kemâl'e şöyle der: "Üstat, eskiden şiir vardı, şairi yoktu, biz ona 'lâ-edrî' (kimin tarafından söylendiği bilinmeyen şiirler için kullanılan bir tabir) derdik. Şimdi şair var, şiiri yok, buna ne ad vereceğiz Yahya Kemâl, kendisine yapılan bu tarizi hemen anlar ve muhatabına şöyle mukabelede bulunur: "Bu kadar eseriniz var, bunlar unutulabilir lakin bu espriniz asla unutulmayacaktır." Gerçekten de Yahya Kemâl çok az şiir yazmıştır. Yazdığı şiirleri neşretmediği için de ortada şair (Yahya Kemâl) vardır, şiiri yoktur. Ayrıca Yahya Kemâl, "Şiir nedir" sorusuna Ahmet Haşim (Bkz. Ahmet Haşim, "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar", PİYALE, İlhami-Fevzi Matbaası, İst. 1926, s. 4-12.) yahut Necip Fazıl gibi (Bkz. Necip Fazıl, "poetika", ÇİLE, Büyük Doğu Yayınları, İst. 2011, s. 471-497.) mufassal cevap vermekten de uzak durmuştur. Onun kenarda köşede kalmış yahut kendisiyle yapılan röportajlarda görülen kırık ayna parçacıkları misali şiire dair görüşlerini bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir röportajda Orhan Seyfi Orhon'un "Şiir hakkındaki telakkinizi söyler misiniz" sorusuna Yahya Kemâl şu cevabı veriyor: "Ciddî filozofların tariflerinden en husûsî telakkîlere kadar bu suâle verilmiş cevaplar çoktur. Zannederim ki en doğrusu Taine'in Sanatların Tabiatı diye meşhur mebhasindeki tariftir. Hayatta şiir diye, tabiatı kendine has, bir şey vardır, madeni malumdur, bizim hislerimizdir, şevklerimizdir, ihtiraslarımızdır, sanatı da malumdur; lisandır, vezindir, kafiyedir, şu ve bu marifettir. Şiiri ne o hisleri duyan herkes, ne de onun sanatını iyi kullananlar söyleyebiliyor. İmam Hüseyin'i sevip de kendini bıçaklarla ve zincirlerle, 'yâ Hüseyn' diye diye döğenler onun mersiyesini söyleyemiyor, kendini hiçbir işkenceye sokmayan bir Muhteşem Kâşânî (ö.1588) söylüyor. Macaristan'daki eski ordularımızda destan hissi taşıyan cengâverlerimiz vardı, yalnız o destanı hiçbir meydan muharebesi görmemiş olan Bâkî teganni edebiliyor. Görülüyor ki ne his, ne de sanat kâfi Şiiri şair olarak yaratılmış bir insan ifade edebiliyor." (Bkz.Yahya Kemal, EDEBİYATA DÂİR, İst. 1971, s. 270-271.) Yahya Kemâl, Varşova'dan Faruk Nâfiz'e gönderdiği bir mektupta şiire dair görüşlerini de dile getirmiş ancak söz konusu mektup kaybolduğu için bugün o mektuptan sadece kısa bir bölüm var elimizde: "Şiir kalpten geçen bir hâdisenin lisan halinde tecelli edişidir; hissin birdenbire lisan oluşu ve lisan hâlinde kalışıdır. Düşündüklerimizi vezinle ve lisanla ifade edişimiz şiir değildir. Bir mısraın şiir olup olmadığı gayet âşikârdır. Derûnî âhenk ile ifade edilmişse şiirdir. Fakat duyulmaksızın yalnız vezin ve lisan mümaresesiyle (alışıklık, hüner, maharet) söylenen söz şiir olmaz. Şiirde nefes