H â l d i l i

İnsanları tanımanın iki ana yolu vardır: Ya sözüne bakarsınız, ya da hâl ve hareketlerine "Bir şahsın karakteri hakkında bunlardan hangisi daha doğru bilgi verir acaba" diyeceksiniz. "İnsan sözünden, hayvan yularından tutulur" atasözüne bakılırsa söylediği söz, insanı bağlar. Doğru, ama "Dilin kemiği yok" diye de bir atasözümüz var. Yani dil her yana döner. İnsanoğlu, bugün söylediğini yarın inkâr edebilir yahut dün söylediğinin bugün tam tersini söyleyebilir. Sosyal hayatta bunun sayısız örnekleriyle karşılaşıyoruz. Bu sebeple, eskiler "kâl"e (söz) değil, "hâl"e (tutum ve davranış) itibar ederlerdi. Leskofçalı Galip (ö. 1876) bir mısraında bunu şöyle dile getirir: "Hâlini herkes beyân eyler lisân-ı hâl ile." Leskofçalı Gâlib'in şu beyti de lâfla peynir gemisinin yürümeyeceğini, bildiğimiz bir şey varsa onu muhakkak kuvveden fiile çıkarmamız gerektiğini ifade etmektedir: "Meyl eylemez ashâb-ı hüner lâfügüzâfaMâhiyyetini, var ise bildir kaleminle." Ziya Paşa (ö. 1880) haklı, kişinin sözüne değil, işine bakarak hüküm verilmelidir. Onun gerçek yüzünü lâfından çok, işi gösterir: "Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz." Münîre Hanım (ö. 1903) da bir beytinde "Akıl ve izan sahipleri nazarında bir insanın vicdanlı olup olmadığını anlamak için tek ölçü onun işidir" diyor: "Sâhib-i iz'ân için bir başka mîzân istemezGösterir mâhiyyet-i vicdânı insanın işi." Ziya Paşa'nın çok güzel ifade ettiği üzere, evinde aile düzenini sağlayamayan lâf ebelerinin dünyaya nizam vermeye kalkmaları abesle iştigal değil de nedir "Onlar ki verirler lâf ile dünyaya nizâmâtBin türlü teseyyüb bulunur hânelerinde." Hâl ehli, kâl ehli Özellikle mutasavvıflar arasında "ehl-i hâl" ve "ehl-i kâl" tabirleri yaygındır. Sûfîler "ehl-i hâl"i (hal ehli) "Gönlü Allah aşkı ile dolu olan, bildiklerini sözde bırakmayıp fiile geçiren Allah'ın sevgili kulları" için kullanırlar. "Ehl-i kâl" de "Söylediğini yapmayan, söyledikleri yalnız lâfta kalan kimseler" demektir. Diğer taraftan "hâl ehli" hâl diliyle (lisân-ı hâl), "kâl ehli" ise kelimelerle konuşur,