Abdüllatif Uyan

Türkiye

"Yâ Rabbî! Gözünü güzel eyle!"

Uhud gazâsında Ebû Katâde'nin (radıyallahü anh) bir gözü çıkıp, yanağı üzerine düştü! Efendimiz, nûrlu elini uzattı. Çıkan gözünü, yerine koyup; "Yâ İlâhî, bu gözü eskisinden daha güzel eyle" diye duâ etti. Bu göz diğerinden güzel oldu. Ve ondan daha iyi görüyordu... Ebû Katâde'nin torunlarından biri, halîfe Ömer bin Abdülaziz'in yanına gelmişti

Kamçının ucundaki kandil!..

Devs kabîlesinin reisi Tufeyl, hicretten önce Mekke'de îmâna gelmişti. Kavmini îmâna dâvet için Resûlullah'tan bir alâmet, işâret, kerâmet istedi. Efendimiz kabul buyurdu. Ve ellerini açıp; "Yâ Rabbî! Buna bir kerâmet ihsân eyle" diye duâ etti. Duâsı kabul oldu. Tufeyl'in alnında bir (Nûr) parlamaya başladı. Tufeyl ellerini açıp: "Yâ Rabbî! Bu nûru

Hepsi de îmânla şereflendiler

Münâfıkların reisi Abdullah bin Übey bin Selûl, öleceğine yakın Resûlullah Efendimizi çağırdı. Teşrîf edince: "Arkanızdaki gömleği bana kefen yapınız" diye yalvardı. Efendimiz "Peki" dedi. Ve dediğini yerine getirdi. Cenaze namazını da kıldı. Medîne'de bulunan (bin) münafık, Resûlullah'ın bu merhametine hayran kalıp, hepsi îmânla şereflendiler.

"Ey açları doyuran Rabbim!"

Sevgili Peygamberimizin yanına, bir gün kendi kızı hazret-i Fâtıma geldi. Uzun süre aç kalmıştı. Hattâ benzi sararmıştı. Ona sevgiyle baktı. Ve elini göğsüne koyup: "Ey açları doyuran Rabbim! Muhammed'in kızı Fâtıma'yı aç bırakma" diye duâ buyurdu. Bu duâsı kabul oldu. Fâtıma'ya kuvvet geldi. Nûrlu yüzü kanlandı. Kuvvetlenip canlandı. Ve artık hiç

''Padişahın selâmları var''

Balıkesir Velîlerinden Sinan Efendi, bahçesinde çalışırken şık giyimli iki beyefendi geldi. Bunlar, Sultânın adamlarıydı. Pâyitahttan gelmişler ve Padişahtan hediye olarak bir kese (altın) getirmişlerdi. "Selâmün aleyküm baba." "Aleyküm selâm efendiler." "Sinan Efendi siz misiniz" "Evet benim." Memurlar, o keseyi uzatıp; "Pâdişahımızın selâmları va

Büyüklere itiraz etmeyin!

Balım Sultan, Balıkesir velîlerinden bir büyük zâttır. Kerâmetleri vardı. Meselâ o yerin bir vâlisi vardı. Bir gün bu zâta gelip; "Hocam, kısmetse bugün uzun bir yolculuğa çıkıyorum, bana duâ buyurun" dedi. Balım Sultan düşündü. Sonra Vâliye dönüp; "Bugün gitmeseniz" buyurdu. Vâli suâl etti: "Neden hocam" "Korkarım başınıza bir şey gelir" Vâli, "Pe

"Burası benim mezarım olacak!.."

Velî Şemseddîn Efendi'nin talebesinden biri sefere çıkmıştı. Sahrâda giderken yolu şaşırdı. Bitmez tükenmez çölün ortasında yapayalnız kalmıştı. Dört bir yanı kum deniziydi. Acıkmış ve susamıştı. Yorgun ve bitkindi. Ne yapacağını şaşırdı. Olduğu yere yığılıp kaldı! "Herhâlde burası benim mezarım olacak" diye düşünüp üzülüyordu ki, hocasını hâtırlad

"Geliriz, hem sohbet ederiz..."

Şeyh Lütfullah Efendi, Balıkesir erenlerindendir. Bir gün, zengin biri geldi ve; "Hocam, talebelerinizle birlikte bu akşam yemeğine bizim fakirhâneye bekliyorum" dedi. Mübârek zat buyurdu ki: "Olur, hem sohbet ederiz..." Adam çok sevindi. Talebeler daha çok sevindiler. Zîra böyle dâvetlerden sonra hocalarının sohbetine doyum olmazdı. Yemekten ziyad

Sanki aradığını bulmuştu...

Şeyh Lütfullah Efendi, Balıkesir toprağını şereflendiren Allah dostlarındandır. Nûrlu kabri, kendi ismiyle anılan câminin avlusunda bulunuyor. Gençliğinde Balıkesir'den Ankara'ya geldi bir gün. Devir, Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin devriydi. Ama habersizdi bu velîden. Tanımıyordu kendisini. Hacı Bayram-ı Velî, çıktı evden. Yolda Lütfullah Efendi'

Meleklerin yıkadığı zât...

Hazret-i Hanzala (radıyallahü anh), Medîneli bir sahâbî olup, lâkabı,(Gasîl-ül melâike) idi. Uhud'dan önce nikâhlandı. Bir gün önce de düğünü oldu. Ve o gece gerdeğe girdi. Ama heyecan içindeydi. Yarınki savaşı düşünüyor ve; "Ya yetişemezsem!" diyordu. Bu korkuyla kırpmadı gözünü. Bir müddet sonra fırladı yataktan. Kılıcını kapıp koşturdu Uhud'a. G