Abdüllatif Uyan

Türkiye

"O üzümleri bana satsana!"

Abdürrezzak Alî Efendi, 1800'lü yıllarda Erzurum'da yaşamış. Bir gün yolda giderken bir Hristiyana rastladı. Üzüm götürüyordu pazara. Bir şarapçıya satacaktı onları. Bu zat şu teklifte bulundu ona: "Bu üzümleri bana satsana!" "Neden sana satacakmışım" "Üzümler öyle istiyor." "Üzümler mi öyle istiyor" "Evet ya, onlar istiyor." "Ne diyorsun, kim ne i

"Bir sıkıntın olursa bizi hâtırla!"

Abdürrezzak Alî Efendi, 1842'de Erzurum'da doğdu. Türbesi, Adana'nın İsmailiye köyündedir. Talebesinden biri gelip; "Hocam, uzun bir sefere çıkıyorum. Bana duâ edin" dedi. Hocası da cevâben; "Selâmetle git, bir sıkıntı olursa bizi hâtırla" dedi. Genç talebe; "Başüstüne hocam" dedi. Ve ertesi gün yola çıktı. Bir müddet sonra ıssız bir yerde vahşî ha

Cenklerde sancağı o taşırdı...

Mus'ab bin Umeyr (radıyallahü anh), Bedir Savaşına katılıp sancağı taşıdı. Efendimizin yanından ayrılmadı. Saldıranlara şiddetle karşı koydu. İki zırh giyinmişti. Fizîken çok güzeldi. Ve Efendimize benzerdi. Müşrik ordusundan İbni Kamîa, Sevgili Peygamberimize saldırırken Mus'ab bin Umeyr onun karşısına çıktı. Müşrik, ona kılıç vurdu! Ve sağ kolunu

"Ben, sizi birine göndereyim..."

Mus'ab bin Umeyr (radıyallahü anh), Evs kabîlesinin reislerinden Üseyyid bin Huday'a İslâmı anlattı. O da, Müslüman oldu. Bu Üseyyid, sevincinden; "Ben, sizi birine göndereyim. Eğer o îmân ederse bu beldede îmân etmedik kimse kalmaz" dedi. Ve Sa'd bin Muâz'a gitti. Ona her şeyi anlattı. Sa'd bin Muaz kızıp hiddetlendi. Ve Mus'ab bin Umeyr'e koştu.

"Bu ne güzel söz, ne tatlı kelâm"

Birinci Akabe Bîatında, Müslüman Medîneliler, Resûlullah'tan, kendilerine İslâmiyeti öğretecek bir öğretmen istediler. Efendimiz, bu iş için Mus'ab bin Ümeyr'i görevlendirdi. O, bu emri aldı. Medîne'ye vardı. Ve insanlara İslâmiyyeti öğretmeye başladı. Bir gün, sohbet ediyordu ki, Evs kabîlesinin reisi Üseyyid geldi. Elinde mızrak vardı. Onu yere s

Habeşistan'a hicret etti

Mus'ab bin Umeyr îmân edince babası âdeta kudurdu! Ve zindana attı onu. Çok işkenceler yaptı! Bir gün saatlerce kırbaçlayıp yüzünü kumlara sürttü. Elleri kabarasıya kadar değnekle dövdü! Ama Mus'ab, bir yolunu bulup çözdü urganlarını, koştu Efendimize. Babası iyice çıldırdı! Şehirde bir nevi (ambargo) uyguladı ona karşı. Hazret-i Mus'ab için (anne

''Atın şunu karanlık mahzene!''

Mus'ab bin Umeyr (radıyallahü anh), Efendimizin sohbetini dinleyip îmânla şereflendi. Ama babası müşrikti. Ve habersizdi bundan. Bir müşrik, onu namaz kılarken görüp babasına koştu ve: "Gördüm, gördüm!" dedi, "Neyi gördün" "Mus'abın namaz kıldığını!" Bu ihbar (bomba) gibi patladı. Ve babası sorguya çekti Onu: "Sen, dinden mi çıktın", "Hayır! Dîne g

"Cansız heykeller aslâ ilâh olamaz!.."

Mus'ab bin Umeyr (radıyallahü anh), insan güzeli bir gençti. Mekke'nin en kibar delikanlısıydı. Tahsilli ve kıvrak zekâlıydı. Üstün fesâhata belâgata sâhipti. Zengin bir ailenin çocuğuydu. Ailesinin gözü onun üzerindeydi. Ama mutsuzdu, sıkılıyordu. Boşlukta gibiydi. Çok şey mânâsız geliyordu ona. Meselâ şu cansız putlara (tanrı) diye tapmayı kabul

"Cennette yerin nasıldır"

İkrime hazretleri hakkında zamanın bâzı büyükleri; "Hazret-i İkrime Basra'da bulundukça Hasan-ı Basrî hazretleri vaaz etmekten ve fetvâ vermekten çekinirdi" demişlerdir. Zîra o, büyük hadîs âlimiydi. Çok hadîs nakletmiştir. Bir gün de şunu nakletti: Allahü teâlâ, Cennetten ve Cehennemden birer kişi çıkardı. Cennetten çıkana sordu: "Ey kulum yerin n

"Yâ Rabbî! Gözünü güzel eyle!"

Uhud gazâsında Ebû Katâde'nin (radıyallahü anh) bir gözü çıkıp, yanağı üzerine düştü! Efendimiz, nûrlu elini uzattı. Çıkan gözünü, yerine koyup; "Yâ İlâhî, bu gözü eskisinden daha güzel eyle" diye duâ etti. Bu göz diğerinden güzel oldu. Ve ondan daha iyi görüyordu... Ebû Katâde'nin torunlarından biri, halîfe Ömer bin Abdülaziz'in yanına gelmişti