Abdüllatif Uyan

Türkiye

Bir şefkatli nazarı

Evliyanın büyüklerindenBehâeddîn-i Buhârîhazretlerini çok seven bir talebesi şöyle anlatıyor:"Ben hocamı tanımadan önce dinimi bilmiyor, bu sebeple günahlar içinde yüzüyordum.Hocamın ismini duydum...Bir tanıdığım, bana;'Behâeddîn-i Buhârîisminde bir velî zât var ki, sohbeti çok faydalı ve tatlı'dedi.Ben bu ismi işittim.Ve görmek istedim.Zira âşık o

Bir sadâkat örneği

Behâeddîn-i Buhârîhazretleri anlatıyor:Bir kış günü "aşk-ı İlâhî" kapladı beni.Kendimden geçmiş hâlde dağlara çıktım.Yalın ayak baş açık dolaştım. Ayaklarım yarılıp parçalandı ve delinip, kanlar aktı dikenlerin yerlerinden!Bu hâldeyken;"Gideyim, hocam Emîr Külâl'in dizi dibinde oturup sohbetini dinleyeyim" diye düşündüm...Ve koşup katıldım o feyzli

Ölümden bahsediyorlarsa

Behâeddîn-i Buhârîhazretleri şöyle anlatıyor:Tasavvufa girdiğim ilk günlerde sohbet eden iki mümin görseydim, dinlerdim onları.Ahiretten, ölümden bahsediyorlarsa ferahlardım.Dünyalık konuşurlarsa beğenmez, terk ederdim o yeri.Bir gün kumarhaneye düştü yolum.İki kişi, kendilerinden geçmiş hâlde kumar oynuyorlardı...Onları takip ettim.Birisi hep kayb

Nefsin sana düşmandır

Behâeddîn-i Buhârîhazretleri anlatıyor:Gençliğimde mübarek bir zatla yakınlığım olmuştu...Kendisine dedim ki:"Bana nasihat edin."Cevaben"Nefsin sana düşmandır. Dikkat et, günahlar karşısında seni mağlup etmesin. Bu yolda asıl maksat; nefsi temizlemektir"dedi.Hoşuma gitti.Ve kendisine;"Efendim, teveccüh buyurun da bu işi yapmam kolay olsun" dedim."Ö

"Efendim, cennete ne ile girilir"

Evliyânın büyüklerindenBehâeddîn-i Buhârîhazretlerinin annesi şöyle anlatıyor:Oğlum Behâeddîn dört yaşındaydı ki, kerâmetleri görülürdü zaman zaman.Bir ineğimiz vardı.Yavru yapacaktı.Doğurmasına bir ay vardı ki, oğlum Behâeddîn, bana;"Anneciğim! Bu inek beyaz başlı bir yavru doğuracak"dedi.Aradan üç ay geçti...O inek doğurdu.Buzağı, beyaz başlıydı

"Allah'tan belâ değil, âfiyet istenir"

Buhâra'da Kasr-ı ârifân diye bir köy vardı ki,Behâeddîn-i Buhârîhazretleri bu köyde doğmuş olup, kabr-i şerîfi de bu köydedir.Muhammed Bâbâ Semmâsî hazretleri bu köyden geçseydi;"Bana, burada güzel bir koku geliyor. Bu köyden çok büyük bir evliyâ zât çıkar ve bütün cihana feyiz saçar"derdi.Bir müddet geçti.O zât dünyâya geldi.Dedesi onu kucağına al

"Dînimi öğrenmek istiyorum"

Bağdat'ta yetişenAlî Bekkâhazretleri, evliyânın büyüklerindendir... O devirde bir genç, İslâmiyeti öğrenmek istiyordu.Bir gece yattı.Ve uyumadan;"Yâ Rabbî! Ben dînimi doğru öğrenmek istiyorum, bana yardım et"diye duâ etti.O gece rüyâ gördü.Nûr yüzlü bir ihtiyar,O gence sordu ki:"Sen dînini mi öğrenmek istiyorsun evlâdım""Evet efendim.""Çok iyi, ben

Mümin, günahtan çok korkar!

Mısır'da yetişen evliyâdan Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin kabr-i şerîfi de Mısır'dadır.Bir gün bu zâtın huzûruna genç bir Müslüman geldi.Ve kendisine;"Sâlih bir Müslüman nasıl olur efendim" diye sordu.Büyük velî;"Sâlih mümin odur ki; bir günah işlerim diye korkar ve korkudan kalbi titrer!" buyurdu.Ve îzah etti:"O, başının üzerinde bir kılıç hisseder.

Cenâzeye katılan kuşlar!..

Zünnûn-i Mısrîhazretleri zamânında o yerin, "sirbaç" diye bir mahallî yemeği vardı ki, çok sevilen bir yemekti o yörede.Onu ne zaman yemek istese, kendi kendine"Ey nefsim! Eğer şunu yaparsan onu sana yediririm"der ve o işi yaptırırdı nefsine.Yine bir gün geldi.Nefsi istedi bu yemeği.O zaman da;"Ey nefsim! Kur'ân-ı kerîmi bir defâ hatmedersen, onu s

"Malın çoksa fakîrlere dağıt!"

Büyük velîZünnûn-i Mısrîhazretleri zamânında Mısır'da zenginbir adam, kendisine çok güzel bir kâşâneyaptırmıştı.Ne güzel oldu diye, bu evin etrâfında geziyordu ki, Zünnûn-i Mısrî hazretleri gördü onu.Yanına geldi.Ve"Ey kişi! Bir dünyâ evine bunca emek değer mi Üç gün sonra göçersin bu evden. Sen, kendine cennette ev yap ki, o ev çıkmaz elinden"buyu