Ali Hakkoymaz

Yeni Asya

Bir toplumun dilemması - Ân diyarı (42)

Hem okuyup hem çalışıyordum Selim Ali. Sonra işte öyle ne tam okuyabildim ne tam çalıştım.Şair mi ilim adamı mı ticaret erbabı mı zenatkâr mı siyasetçi mi olacaktım... karıştı gitti. Hep olan hiç olurmuş ya... oradan oraya rüzgâra kapılmış yaprak misali... Meğer birçok aile gibi biz de fakirmişiz; çok fakir... Eve ekmek götürebilmekmiş bütün telâşe

Elif Lâm Mîm Ân diyarı (41)

Mayıstı Kuş cıvıltılarından bir koro idi bahçeArada kırçıllı horoz da katılıyordu bu orkestraya... Yaprakların rüzgârla muaşakası, raksı, heyecanı öylesine şiir yazıyorlardı ki... tekrar bir şey konuşmaktansa bunları şöyle kıyasıya dinlemenin keyfine dikkat çekiyordu Bilgin Abi. Zaten Bilgin Abi adı gibiydi. İnsan adıyla yaşar denir ya... İsmiyle

Yok olan şehirler ya da hatıralar - Ân diyarı (40)

Bütün şehirleri birbirine benzettik Selim Ali.Bu bir çırpıda hatıraların silinmesinin ardında başka şeyler olmalı... Doğduğum şehir benimle konuşmuyor gayrı. Eski evler, eski mahalleler, tarih, tabiat, hatıralar, bağlar, bahçeler, çaylar, pınarlar... kurutuldu, yakıldı, yıkıldı; niyeyse! Savaşta yerle bir olmuş Almanya taşına toprağına sahip çıkark

İlk taş - Ân diyarı (39)

Ah, Selim Ali ah! Derdim büyük; anlıyor musun beni Cehalet çıkmazından, fukaralık girdabından, öfkeyle kalkıp zararla oturmanın kusur döngüsünden ne zaman çıkacağızÇok siyasî olduk; bu gözlük ile bakar, bu terazi ile tartar olduk. Netice hüsran...Kaybolduk. Çocukların bile oyuncağı olmak bu. Çakıl taşı dağdan ağır olabilir mi! İnsan insana niye ve

Bir şey bırak git! Ân diyarı (38)

Bir şeyler bırak git, diyordu Bilgin Abi ya da bırak git! Öyle ya bir izin, sözün, yüzün kalmasın mı bu âlemde!Bazı kelimeler, cümleler, mısralar dilime düşer bazen ve hep onunla gezsem derim akşama kadar. Bir beste veya... Bir resme, fotoğrafa, hıyaban yola bakmak bir yağlıboya tabloda yolculuğa çıkmak... Gökyüzüne dalıp gitmek meselâ... şiir de

Güneşi bekleyenler ülkesi - Ân diyarı (37)

Nereye gitsem dalgalar gibi olmaya çalışmadım; öyleydim zaten dalgalıydım.Hep "isyankar" bilindim. Çakıl taşları kadar olsun farklı bir yanım, heyecanım, hayalim, olsun istenmiyordu. Nüvit Özdoğru'nun "Ülke" şiiri hoşuma gider. Belki o şiir de değil bu! Hoşuma giden şeylere bazen öyle birden "şiir" diyorum. Şiir gibi diyorum. Hani kitap gibi deri

Hayatı yaşadığını hissetmek - Ân diyarı (36)

Selim Ali bugün öz ağabeyi gibi bildiklerinden birisini aradı.Öylesine... Artık menfaatsiz aramalar, gidip gelmeler, selâmlaşmalar tarihe gömülüp gidiyor gibiydi. Telefondaki ses çok rahatladım, dedi. Seninle konuşmaya ihtiyacım varmışı ilaveyi de ihmal etmedi. Çağın yakası paramparçaydı. Kimse kimseyi görecek gibi değildi. Halbuki gökyüzüne baka

Diplomaların dayanılmaz cehaleti - Ân diyarı (35)

Bilgin Abi, Selim Ali ile zaman zaman kelimelerin gittiği yere kadar yolculuğa çıkıyordu. Onun kelime oyunlarına olan hayranlığını deşmek istiyordu.Mısraların ve cümlelerin bir ya da birkaç kelimeye sığdırılması oyunu denebilirdi buna. Aslında bu okullara ve hatta camilere de taşınmalıydı. Kelimesizdik. Dilsizdik. Okumuyor yazmıyorduk. Günlerce, ay

Seni seveni unutup durma - Ân diyarı (34)

"Kahraman kim" diye soruyorsun, Selim Ali. Cevap vereyim de tatmin olmazsın gibime geliyor; bildiğin cevaplardan değil de...Kendini fetheden değil mi! Kendini tanıyan... Dahası alıp verdiği nefeslerinin farkında olan kahraman değilse ne!... Bilgin Abi bu kıyamet zamanlarının koşuşturmalarında insan en çok kendini unutur, diyordu. Ne acı değil mi

Annem ve ben - Ân diyarı (33)

Çocukluk insanın gidip gelmediği diyar diyorlar. Desinler. Demeseler bile öyle. Kim ayrılır o saf, yalansız, zamansız zamanlardan.O mahremiyetli sokaklar, mahalleler... Selim Ali'nin doğduğu, çocukluğunun geçtiği yerlerin acımasızca yerle bir edilmesiyle hatıralar da hayallerinin çok uzağına düştü. Üzülmek bir fayda etmez ki... Çok şey değişti çok.