Zeynep Oral

Cumhuriyet

Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı. Dayanamadım yeniden izlemeye gittim. Daha kapıdan adımımı atarken o koca kamusal mabedin -AKM'nin- fuayelerinde her yaştan genç kalabalığa karıştığımda, İstanbul'un ve ülkemin tüm yaraları, tüm yanlışları, tüm yokluğu ve yoksulluğu, tüm kaosu sanki dışarıda kalmıştı. İçeriye yalnızca "insanın kırılganlığ

Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan. Arada parçalanmamak çok zor! Mücadeleden yorgun düşüyorum. Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü'nde "Yıldızlı Ağaç" diye bilinen ağaç, gençler tarafından yılbaşı yaklaşırken süslenir. Kış soğuğunda bir yılbaşı ağacının ışıklarıyla neşelenmekten daha

Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal. Afişe bir de not iliştirilmiş: 23 Nisan 1964 tarihli. "...Gel diyorum, artık gel" diye başlayan; "Tuhaf değil mi, seni seviyorum Suna" diye biten bir not... Ergun Köknar'ın ömür boyu eşi olacak Suna'ya, "tuhaf" karşılasa da "Seni seviyorum Suna" çığlığı kada

Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, "Korkma Biz Kadınız!" başlığını görmek çok hoşuma gitti. "Korkma" sözcüğü müthiş bir sözcük. İstiklal Marşı'mız o sözcükle başlar. Anaların ağzında o sözcük tılsımlı bir okşayış olur. ocuklarımıza, sevgilimize, eşimize, dostumuza "Korkma, yanında ben varım" dediğimizde yeryüzünün en büyük güvencesidir. Nicedir korku egemenliğinde

Çocuklar için...

ocuklarımız için neler neler yapmayız ki... Kimi nutuk atar, bebeklerden katil yaratır, kimi döver söver, kendi çocuklarını değil, başkalarının çocuklarını hedef alan kararlar verir, kimi okşar şımartır yoldan çıksa da benimdir der. Sadece kendi çocuğu için yaşayanlar elbet başkalarının çocuklarını dert edinmez. (Bu kadar girizgâh yeter. Sadede gel

Grup Yorum'dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir. Onları okur okur, kahrolursunuz. Elinizde acıyı, haksızlığı, yanlışı düzeltecek, hak hukuk ve adaleti sağlayacak bir sihirli değnek yoktur. Kahrolmakla kalmaz, isteklere yanıt vermeye çalışırsınız ama imkânsızdır. İçinizdeki yara büyür, özgürlüğünüzden utanırsınız. Geçen hafta Grup Yorum'dan

BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon "Bach İstanbul'da" başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler. Nicedir aklına koymuştu, bu konserleri Diyarbakır'da da düzenleyecekti. Diyarbakır konseri gerçekleşti. Bu konseri izleme şansını buldum. Hayatımın en güzel deneyimlerinden biriydi. Önceleri kuşkuluydum. Memleketin bunca derdi varken, ülke

Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil. Yıllar boyu köşe yazılarıyla hepimizin gözlerini açtı. Kültüre, doğaya, çevreye, mimariye, kentsel ve kültürel mirasa bilincimizi biledi. 15 Ekim 2013'te aramızdan ayrılan sevgili Oktay Ekinci anısına, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi çok değerli bir kitap yay

Fransa, Cartier Çağdaş Sanatlar Müzesi'ne kavuştu: Paris'ten Diyarbakır'a

Paris ve sonbahar. İkisi birbirine nasıl da yakışıyor. Ortalık altın sarısına, turuncuya, kahverenginin her tonuna bürünmüş. Her köşesi bir davet, her sokağı bir sahne, her meydanı bir tablo... Son günlerde bu sahneye yeni bir oyuncu katıldı: Fondation Cartier'nin (Cartier Vakfı'nın) yeni müzesi. Camdan, ışıktan, sessizlikten örülmüş bir düş evi s

Her daim muhalif

"Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!" Başlık buydu. Fotoğrafta bembeyaz bir hastane odası. Bembeyaz bir yatakta burnunda hortumlar, kolunda serumlar, yaşlı mı yaşlı bir Joan Baez, gözleri yarı açık yarı kapalı bize bakıyor. İkinci bir fotoğrafta tekerlekli sandalyede hastaneden çıkmakta. Altında da müjdeli haber: "Uzun bir kayb