Süleyman Seyfi Öğün

Yeni Şafak

Aculliyete dâir

Sanâyi kapitalizminin çöküşünü idrâk ediyoruz. Bunun sebepleri çok derinlerde. Karl Marx, 19. asırda bunun kaçınılmaz olduğunu, ücretli emeğin yapacağı bir devrimle neticeleneceğini yazıyordu. Eksik, eksik olduğu kadar da sorunlu bir değerlendirmeydi bu. Marx sanâyi "medeniyetine" esastan karşı çıkmıyordu. Bu "medeniyeti" doğuran kapitalizmin, bütü

İsrâil yenilirken

Tekmil dünyânın gözü önünde İsrâil'in, ABD, Birleşik Krallık ve AB devletlerinin himâyesinde Gazze'de yürütmekte olduğu katliam devâm ediyor. Bu kirli savaşı durduracak hiçbir kuvvet mevcut değil. Dünyâ kamuoyları, başta BM olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar buna seyirci kalıyorlar. Her şey sâhadaki gidişâta kalmış görünüyor. O hâlde geriye ik

Gazze; tesadüf mü, plânlanmış mı

7Ekim hâdisesi, sıcağı sıcağına yaşanırken tahminler havada uçuşuyordu. Kimileri bunun doğrudan HAMAS'ın tek taraflı bir çıkışı olarak değerlendiriyordu. Bu değerlendirmede bulunanlar hâdiseyi, on senelerce bir sıkışmışlık yaşayan, buna rağmen dünyâ kamuoyunun gündeminden düşen; üstelik Körfez Arap devletlerinin İsrâil ile yakınlaşmasını bir terk e

Ötekisizlik

İsrâil dünyânın gözü önünde katliamına devâm ediyor. Duracağı da yok. Gûya "Medenî" dünyâdan gelen , pek çoğu da "mırın kırın" etmekten uzağa gitmeyen şikâyetler buna mâni değil. Eğer sosyolog Durkheim sağ olsaydı, dünyânın ahvâl ve gidişâtına bakar, muhtemelen Anomi'nin ikinci ve daha muhtevâlı cildini yazardı. Evet anomi, yâni kuralsız bir âdemiy

Kissinger ve devlet adamları

Kissenger 100 yaşında hayâta vedâ etti. Son zamanlarına kadar, muvazzaf olduğu zamanlarla elbette kıyaslanamaz ama o yaşta bir insandan beklenmeyecek derecede faal idi. En son Rusya-Ukrayna savaşı husûsunda açıklamalar ve görüşmeler yapmıştı. Hâsılı emeklilik rehâvetine kapılmamıştı. Kissinger, son temsilcilerini Soğuk Savaş devrinde gördüğümüz mod

Aydınlanmanın sonu barbarlıktır

Marx'ın entelektüel mirâsının farklı işçiliklere konu olduğu bilinir. Kendi aralarında da ihtilâflı olan İki büyük akım hemen göze çarpar. Bunlardan ilki Althusser ve tâkipçilerinin temsil ettiği; marksizmi, yapısalcılık olarak bilinen anaakım Fransız geleneği ile eşlendiren yaklaşımlar setidir. Diğeri ise daha çok Alman ekolünü esas alan ve Frankf

Yükselen faşizmlere bir derkenar

Herkesin farkında olduğu; lâkin kâfi derecede alarm verdiğini düşünmediğim bir sürecin içindeyiz. Kuvvetlenen aşırı sağ, popülist sağ vb söylemler sık sık gündeme geliyordu. Doğrusu, hayli sönümlenmiş olsa da kamuoyları içinde entelektüel faaliyetlerini hâla devâm ettiren kesimlerden, yaşadıklarımızın II.Umûmî Harp sonrası yaşananlara benzediği; o

Gazze işi büyürken

Gazze işi büyüyor. Üstelik plânlı bir şekilde. İsrâil için mesele artık HAMAS'ın bitirilmesi hedefi ile sınırlı olmaktan çıkmış görünüyor. Filistinlilerin Gazze'den sürülmesi, Gazze'nin topyekûn boşaltılması ve daha sonra gasbedilerek Yahudi yerleşimine açılması niyetinde olduklarını yolunda açıklamalar geliyor. Gazze de nihâi hedef değil. Bunu da

Elon Musk kadar olamadılar

"Auswchitz'den sonra şiir yazılamaz" diyordu Theodor Adorno. Bu tespit Holocaust sonrasında yaşanan pek çok hâdise için de tekrarlanabilir. Bir misâl verelim. Akla hemen geliveren atom bombası felâketleri..O hâlde derhâl soralım: Hiroşima'dan, Nagazaki'den sonra şiir yazılabilir mi Burada gâye, şiir gibi, bize insanlığımızı en derinden hissettirme

ABD ve Çin nereye

Jeopolitik üzerine yazdığım yazının hemen arkasından, tesâdüf olarak memleketimizin parlak beyinlerinden birisi olan Cemil Şinâsi Türün'ün ekonomi gazetecisi Erkan Öz ile yaptığı bir YouTube sohbetini seyrettim. Benim merâmımı çerçeveleyen, onunla pek çok yerde örtüşen ve çok hoş sembolik kavramlaştırmalarla yüklü bir sohbetti bu. Son Akıl Odası pr