Zeynep Oral

Cumhuriyet

Bellek kaybına karşı mücadele...

Dün gazetemiz Cumhuriyet'in manşeti "Dava yağmuru"ydu. Dava üzerine dava açılıyor; soruşturmaların, gözaltıların sonu gelmiyor. Siyasetçiler, belediye başkanları, yazarlar, gazeteciler, iş insanları, esnaf, sosyal medya kullanıcıları, sokaktaki insan... Özetle biat etmeyen, AKP'ye övgüler sunmayan herkes tehdit altında. Korku imparatorluğu inşa etm

80 yaşım merhaba

Şimdi canım annem burada olsa "Nereden çıkardın 80'i Daha 79'sun. İnsan doğduğu gün bir yaşında olmaz ki..." derdi.Doğru, haklı. Ama ne var ki "seksen" sözü çok hoşuma gidiyor. Bu bir yana... Bir de... Dün (15 Şubat) itibarıyla 80'e adım atmış, 80'e ayak basmış bulunuyorum. Bütün bir yıl boyunca seksenin içinde yol almaya, dertlere, belalara, haksı

Hukukla guguk arası

Dün sabah güzel haberi telefonla Nazan Moroğlu verdi. (Zaten bizim tutarsızlıklarla dolu hukuk dünyamızda, o adeta bir kanatsız melek.) "Hadi gözümüz aydın. Özlem Gürses'in ayağındaki elektronik kelepçe çıkarıldı ve ev hapsi sona erdi."Elbet çok sevindim. (Tanrım artık nelere sevinir olduk! 52 gündür süren haksızlığa öfkelenmek yerine... Oh nihayet

O sözler ki unutulur...

"Maalesef son zamanlarda siyasetin gölgesinin düştüğü şeklinde bir izlenim kamu vicdanını yaralamaktadır. Bu da demokratik hukuk devleti ilkesini zedelemektedir. Ülkemizde demokrasi bir seçim metoduna dönüştürülmektedir. Halbuki demokrasi sadece seçimlerden ibaret değildir. Aynı zamanda yargı ve yargıç bağımsızlığı demektir. Eğer bu çiğnenirse demo

Genco'ya mektup

Anladınız elbet, mektup canım arkadaşım eşsiz tiyatrocu Genco Erkal'a. Sadece ilk adıyla anılan kaç sanatçımız var kiSevgili Genco yarın 6 Şubat, büyük Maraş depreminin yıldönümü. Çevre ve şehircilik bakanı tehlike var, tehlike var, diye anımsadı depremi ama tıpkı Hatay depremi, Bolu yangını ve daha nice insan kaynaklı afet konusunda olduğu gibi bi

Zulümlerden zulüm beğen dönemi...

Sabahtı: Çağlayan Adliyesi'ne giden tüm yollara aktı, İstanbul! Akşamdı: Hiçbir yasada yer almayan bir suçla kahroldu Türkiye'm!Sabah, Ekrem başkanla Mansur Yavaş'ın el ele fotoğrafı ve "Silivri'yi kapatalım" vaadiyle coştuk, bu ülkeden umut kesilmez düşüncesi içimizde yeşermeye başladı. Akşam "Hepimiz Mustafa Kemal'in askerleriyiz" demeyi suç saya

Hepimiz oradaydık

"Hayır yok, bu kadarı yetmez." Yazıya bugün böyle başlayabilirdim. "Madem artık hukuk adalet hak getire, kaybettiğiniz tüm belediyelere kayyum atayın, canınızı sıkan tüm gazetecileri gözaltına alın, ele geçiremediğiniz tüm sanatçıları tutuklayın" diye ciddi (!) önerilerde bulunabilirdim."Hoppala! Hakaret de diziler de Gezi'ye bağlandı! Şaşırdık mı"

Alenen tahrik olmaktayız

Yıllar önce Yaşar Kemal'e bir yazısı nedeniyle "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçu"ndan dava açıldığında "Doğrudur Yaşar Kemal beni fena halde tahrik ediyor" diye bir yazı yazmıştım.Yalan mı! Kin ve düşmanlığa değilse de Yaşar Kemal bu ülkeyi daha çok sevmem, yurdun her köşesine gidip farklı birikimleri, kültürleri tanımam için beni tahrik

Ölüyoruz ey halkım! Unutma bunları!

Uğur Mumcu herkesten önce gördü, yazdı, söyledi, uyardı bugün yaşadıklarımızı. Bu nedenle katledildi. Bu kadar açık ve net! Katledildiğinden beri de onun sesi "Vurulduk ey halkım, unutma bizi" diyen sesi beni terk etmiyor. "Yoksulluğun bükemediği bileklerimize, çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomala

Hrant Dink'i anarken...

Her 19 Ocak günü gelip çattıgında ben de onu düsünüyorum. Hrant Dink'i! Yeryüzünün en güzel, en barısçıl, en harika, en akıllı, en mantıklı, en sagduyulu, en kocaman yürekli arkadasım, meslektasım. En "insan" insanı.Hrant Dink'i elbirligiyle, kinle, nefretle, ihbarlarla, kıskırtmayla, bagnazlıkla, ırkçılıkla ama en çok cehaletle, söylediklerini, ya