Zeynep Oral

Cumhuriyet

Ortaya karışık

Orada bir kız çocuğu, din dersi hocası sınıfa girdiği an sınıf penceresini açıyor ve kendini boşluğa bırakıyor. Gökyüzüne, bulutlara doğru kanat çırpacağına aşağıya betona çakılıyor. Ankara Keçiören'de Katip Çelebi Lisesi'nde yaşanıyor olay. 10. sınıf öğrencisi E., onuruyla nasıl oynandığını, gördüğü şiddeti, baskıyı artık anlatamaz çünkü o öldü. A

Normalleşmeye bakın!

İktidar partisi 31 Mart seçimlerinde artık milleti kandıramadığını görünce bu kez, bundan sonra "Normalleşme" sözü verdi. Açıkçası bir bakıma, "Biz şu son 21 yıldır pek normal değildik ama bundan sonra söz normalleşeceğiz" demiş oldu."Normalleşme"nin örneklerine hızla tanıklık etmeye başladık.SINAV ÖNCESİ DUA Ben, birçok anne gibi, her sınav öncesi

Uygarlığı yaratanlar kadınlardır!

Balı keşfeden kadınlar. Bulguru icat eden kadınlar. Tuzu icat eden kadınlar. Salçayı yani tuzlayarak saklamayı keşfeden, kadınlar...Sümer'de bağcılığı, birayı ve tavernayı keşfeden kadınlardı. Hitit'te kadınlar yarattıkları sayısal sistemle doğayı ve kültürü bir araya getirdiler! Güzel kokulu bitkileri zeytinyağına karıştırıp yemeğe katmakla kalmay

Milleti uyuttunuz, köpekleri rahat bırakın

Kafkaesk dünyamızdan örnekler için Çekya'ya gitmeme gerek yokmuş. En muhteşem örnek bizde: Milleti uyutan iktidar şimdi de sokak köpeklerini uyutma derdinde. Bu konuda çok yazıldı çizildi. Dün durumu çok iyi özetleyen bir açıklamayı sınıf arkadaşlarımdan biri yolladı. (Gökhan Kırçuval'ın gönderisini aynen paylaşıyorum.)"Ülkemizde sokak köpeklerinin

Brno kültür kentinden: Franz Kafka her derde deva

Çek Cumhuriyeti'nin Prag'dan sonra ikinci büyük kenti Brno... Nüfusu 400 bin ama herkes tepeden tırnağa kültüre bulanmış! Öğrenci kenti. Barok mimarinin şaşaası, Gotik mimarinin ciddiyeti, ikisi arasına serpiştirilmiş "Art Nouveau" uçarılık... Yapılarla parklar, fıskiyeli havuzlar, yeşil alanlar, hepsi iç içe geçmiş. Her köşe bir mücevher! Peş peşe

Kafkaesk dünyamız

Dünyada ve ülkemizde yaşadığımız gerçekler karşısında, Franz Kafka hayatta olsaydı, kim bilir daha kaç "Dava", kaç "Dönüşüm", kaç "Amerika" yazardı O ünlü karamsar günlüklerine, "Acılar dışında, hiçbir şeye gücüm yok" yerine; "Artık acılara bile gücüm yok" der miydi "Babaya Mektup" kitabına, "Başka Despotlara Mektup" serisini ekler miydi Yolu bural

19 Mayıs... Festival... Bienal

"1919 yılı mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir" diye başlar Mustafa Kemal Atatürk'ün dev eseri Nutuk... Sonra, "Ya istiklal ya ölüm" ve Milli Mücadele. Vatanın bağımsızlığı. Sonra daha da amansız bir mücadele. Gericiliğe, karanlığa, cehalete, yobazlığa karşı... 19 Mayıs'la başlayan, bir mucizenin ilk ad

Mardin'le daha uzaklara...

Bu sözler şair dostum Refik Durbaş'ın. 6. Mardin Bienali'nde bir sergiden ötekine, in merdiven, çık merdiven koşarken bu sözler yüreğimdeydi. İnsan seli sokaklarında Arapça, Kürtçe, Türkçe sözcüklerin uğultusu, taşın ve rüzgârın büyüsüne karışırken "Mardin, aşkın ve taşın şiiri" diyen şair Murathan Mungan'la kucaklaşmak çok güzeldi. Yalnız İstanbul

'Yedi Yahudi Çocuk', Deniz Türkali'nin performansıyla Tatavla Sahne'de: Çocuklara şiddeti anlatabilmek...

Oyunu izlediğimden beri o sözcükler, o ses aklımdan gitmiyor. "O küçük kıza oyun olduğunu söyleyin. Ona ciddi olduğunu söyleyin. Ama onu korkutmayın. Küçük kıza onu öldüreceklerini söylemeyin.""Küçük kıza ailesini öldürdüklerini söylemeyin. Onu korkutmayın. O küçük kıza daha fazlasını büyüdüğünde söyleyin.""O küçük kıza ötekileri yeryüzünden silip

Nice 100 yıllara

Gazetemizin 100. yaşını kutladığımız şu günlerde heyecanımız da coşkumuz da dorukta. İtiraf etmeli, 100. yıl kutlama törenlerine emeği geçenlerin yorgunluğu da öyle. Çünkü her şey imece usulü, gönüllülükle gerçekleştirildi. Emek verenlere, katkıda bulunanlara sonsuz teşekkürler. 7 Mayıs akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda gerçekleştirdiğimiz t