Hikmet Çetinkaya

Yaş almanın en kötü yanı eşiniz, dostunuz, arkadaşlarınız, meslektaşlarınız hepsi gidiyor. Her gün görmeseniz, konuşmasanız bile onların var olduğunu bilmek iyiydi, güzeldi, güvenceydi.

Hikmet etinkaya da sonsuzluğa göçtü.

Milliyet'ten kovulduğum gün İlhan Selçuk aramış "Zeynep derhal bize geliyorsun. Kapımız sana açık" demişti.

Geçirdiğim şok ve travma sonucunda, değil Cağaloğlu'na gitmek, sabah uyanmayı, yürümeyi, konuşmayı, yemeyi içmeyi unutmuştum. İzin ver önce iyileşeyim İlhan abi dedim. İyileşme sürecinde beni aramayı hiç ihmal etmeyen iki dost daha vardı Cumhuriyet'te. Biri Ali Sirmen, biri Hikmet etinkaya. İkisi de benim Sanat dergimin sıkı takipçisiydiler.

Zamanla iyileştim Cumhuriyet'te çalışmaya başladım. Hikmet dosttu, dürüsttü, ilkeliydi. Türkiye, Cumhuriyet ve Atatürk sevdalısıydı. Demokrasi, bağımsızlık, özgürlük, eşitlik neferiydi. Edebiyat, şiir, sanat, mitoloji, arkeoloji, gazetecilik, İzmir tutkularımız ve merakımız benzerdi. Yazılarına edebiyat tadı katardı. FETÖ konusunda ilk uyarıları yapan, o rezilliği ilk ortaya çıkaran, yüzlerce yazıya ve kitaba döken Hikmet etinkaya'ydı.

Gelin görün ki burası Türkiye. Gün gelecek FETÖ'cülükten yargılanacaktı. Hikmet etinkaya'yı o davada yaptığı savunmayla anıyorum. Ruhu şad olsun. Artık dinlenebilirsin sevgili ve saygın, değerli arkadaşım.

İşte o savunmasının tam metni:

BEN GAZETECİYİM

Ben gazeteciyim. 1966 yılında Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladım. 51 yıldır Cumhuriyet gazetesindeyim. Laik, demokratik, hukuk devleti ilkelerinden asla vazgeçmem. Hayatın her alanında haber yazdım, röportaj yaptım. Halen gazetede köşe yazarlığını sürdürüyorum. İlk önemli haberimden birisi Fethullah Gülen ile ilgilidir. Bornova'da başlayan örgütlenmesini ve vaiz olarak İzmir Kestanepazarı Camisi'ne atanmasını, Akevler Yapı Kooperatifi'nde Yaman Koleji'nde, Maltepe Askeri Lisesi, Işıklar ve Kuleli liselerinde sahte sağlık raporları ile örgütlendiklerine kimseyi inandıramadık, inanmak istemediler. Bütün siyasal iktidarlar cemaatin ne kadar masum olduğunu ve benim ne kadar haksızlık yaptığımı sürekli söylediler hakkımda "Hocaefendiye" karşı yazdıklarımdan ceza davaları açtılar.

Poliste, yargıda, eğitimde örgütlenmelerini haberleştirdiğim yıllarda Türkiye kendisini tanımıyordu. Gülen 12 Mart döneminde ünlü TCK 163. maddesine muhalefetten laik, demokratik, hukuk devletini ortadan kaldırarak İslam devleti kurma suçundan İzmir Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nde yargılandı. Mahkûm oldu, afla kurtuldu, unuttular.

Birçok ceza davasında sanık oldum, yargılandım. Gülen sürekli hakkımda şikâyet dilekçeleri verdi, tazminat davaları açtı. Ama Cumhuriyet gazetesi olarak yılmadan yazdık. Türkiye Cumhuriyeti için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu yıllarca anlattık. Devletten 15 Temmuz 2016'ya kadar emekli maaşı alan bu imamın gerçek yüzünü ortaya çıkardık. Altın nesil adı altında Amerika'da örgütlenmesini yazdığımızda kimse olup bitenleri görmedi. Yurtdışında açılan okulların açılışına davet edilen gazetecilerden olmadık. Gülen'e methiyeler düzen gazetecilerden değildik. Yıllarca peşimizden koştular, aldırmadık. Ama gerçek yüzlerini açığa çıkardık, gazetecilik yaptık. Yazılarımıza, haberlerimize itibar etmeyenler tarafından sürekli tehdit edildik.