Ünal Bolat

Türkiye

"Hastaneye gidersen tren beklemez"

"Her şeyi göze alıp yola mı devam etsem yolculuğu sonlandırıp hastaneye mi gitsem"Artvin'e yolculuğumla ilgili hatırama bugün de devam ediyorum. Doğu Ekspres trenimiz saat 12.00 sıralarında Erzurum istasyonuna ulaştığında istasyonda bir ambulansın bizi beklediğini gördüm. Bir doktor ve sağlık personeli arkadaşlar sağ olsunlar hemen tansiyonuma bakt

Trende tansiyon aleti yok mu

"O kadar insanın günlerce yolculuk yaptığı trende sağlık kabininin olmaması, hayret!.."Artvin'e yolculuğumla ilgili hatırama devam ediyorum... Çocukluğumun balkonunda maziye daldım gittim. Çoğu sevdiklerimin ölmüş olması ve evimin o hâlini görünce gözyaşlarıma engel olamadım. Sonra geçmişlerimin annemin babamın yattığı mezarlığı ziyaret ettim ve on

İnegöl'den Artvin'e hasta ziyaretine...

"Balıkesir'de gece geç vakitte ancak bulabildiğim bir otobüsle Bursa'ya hareket ettim..."Benim köyüm Doğu Karadeniz'in Gürcistan sınırındaki göğe yakın toprakların merkezi Artvin'in güzel ilçesi Şavşat'ın sınırdaki Akdamla köyüdür. Yaylamız tam sınırdadır. Karşı tepeye çıkınca Gürcistan'ı çok rahatlıkla seyredebiliyoruz. Ormanlar ve yeşilliklerle k

Gazete ve gofret...

"Dualarıma, bana gazoz ve gofret ısmarlayan meçhulüm o koca yürekliyi de katıyorum..."Yıllar önce yaşadığım unutulmaz bir hatırayı paylaşmak istiyorum. İstanbul'un seçkin bir semtinde çalışıyordum. İş yerimde namaz kılacak bir yer olmadığı için, namaz için uzak bir camiye gidiyordum. Bir ağabeyimizin tavsiyesi üzerine, her gün yol üzerindeki büfede

Sözünde durman yeter

"Sabah sekize beş kala Ziraat Bankasına gittim. Müdür de gelmiş, çalışmaya başlamıştı..."Dedim ki beyefendiye. Ustam, ben o dediğiniz kişiler değilim. Kendimden sorumluyum. Ayrıca buraya da yeni atandım. Sen parçaları ver, ben ilçeye başka bir araçla döneceğim. Sabah saat sekizde Ziraat Bankası açılıyor. Yarın sabah hesabına alacağın tutarı yatırma

"Beni kimseyle karıştırma!"

Uykulu gözler ile bana sert sert bakarak"Kesinlikle sana parça vermeyeceğim" dedi...Hatıralar unutulmuyor... Yetmişli yıllarda kaymakamlık kursunu tamamlayıp Kemah'a atandığım yıllarda yaşadığım hoş bir hatıramı sizinle paylaşmak isterim. Kemah ilçesine geldiğim günden itibaren makam aracım gece gündüz hiç durmuyordu. Sürekli köylere gidiyor, sürek

Vatansızlık acısı hiçbir şeye benzemez

"Güzelce yıkayıp o beyaz yorgan yüzünü birkaç kat kefen yapıp babamı sardım."Anne bir an duraksadı. "Yavrum!" diye öyle bir bağırdı ki dağlar yankılandı. Tekrar çocuğa doğru koştu. Tam çocuğun yanına vardı, yere yığıldı. Çocuğun kollarını ağzına koydu. Çocuğu ile oracıkta can verdiler...Biz, yetiştik ikisinin cansız bedenini bir mezar eştik elbisel

Kucağında kızıyla ağlayan anne!..

"Yıl 1915. Doğu bölgesi Van dâhil, Seferberlik oldu. Herkes yerini yurdunu terk edip kağnı abralarıyla (öküz arabaları) yola çıktılar. Biz de ailece yola çıktık. Alabildiğimiz lüzumlu eşyaları yiyecekleri arabalara yükledik. Kama Hançer silah ne varsa yanımıza aldık, çünkü yollar çok emniyetli değildi. Her an Ermeni Taşnak, Hınçak çeteleri yolları

İşgal söylentisi bile şımartmıştı!

"Kucağında büyüdüğüm İbrahim Dedem 110 yaşında vefat ettiğinde yedi yaşındaydım..."Seferberlik denilince içime bir ürperti gelir. Maziye dalar hatırıma ecdadımızın çektiği çile açlık sefalet ölüm talan; yerini yurdunu terk edip muhacir olmak gelir. Bu saydıklarım hepsi de çetin ve zor ama en zor olan da yerini yurdunu baba ocağını terk edip yabancı

"Onu görsen tanır mısın"

Rahmetli benim ismimi söyleyerek "onu tanırım" dedi, tam zamanıydı esprinin!..Ölenlerimize rahmet hayatta kalanlarımıza Allah'tan uzun ömürler diliyorum... Yıllar bir su gibi akıp giderken söz dönüp dolaşıp hatıralara, gençlik yıllarına ve o yıllarda yaşadığımız arkadaşlıklara, muhabbetlere geliyor...Telefonda hâl hatır sorduğum arkadaşımla liseden