Ünal Bolat

Türkiye

Cenova'dan gelen gemi

"Tercümanım İhsan isimli Filistinli birisi ODTÜ'de okumuş İşletmeci"Libya'daki yıllarını anlatan rahmetli İbrahim Cevahir ağabey diyordu ki: Libya'yı tanıdık ve sevdik ama o süreçte çok da enteresan olaylar yaşadık. Örnek olarak zannediyorum 1976'nın Şubat veya Mart'ı olmalıydı İtalya'nın Cenova kentinden malzememiz gemiye yüklenecekti Maalesef mal

Canı yanmadan ağlamak!..

"Şu büyükleri hiç anlamıyorum. Canları yanmadığı hâlde niye hemen ağlarlar bilmem!.."Öğretmenim, kara kaplı, kocaman defterlerden kâğıtlara bir şeyler yazdı. Nüfus cüzdanımı zarfa koyup elime verdi. "Zarfı cebine koy, sakın düşürme" dedi. Elindeki kâğıtları yuvarladı. Üzerlerine paket lastiği taktı. Bir de mektup yazdı. "Bunları öğretmenlerine ver

Annemle babam kaçmasın diye

"Dayım, annem ile babamın arasında büyük bir aşk olduğunu sezince enteresan tedbir almış"Nasıl ki elimizdeki cep telefonu ara ara kendisi için güncelleme istiyorsa ve bunu bir zaman sonra ister istemez yapmak zorunda kalıyorsanız aslında insan da zaman zaman kendini güncelleyebilmeli. Kendi kendine duygu durumunu sorgulayabilmeli. Mesela ben bazen

Bizim Recep Aga

"Ayazağa'da eski kereste ve ahşap malzeme satan bir depoda yattığı mekânda yangın çıkar..."Adı Recep Caner'di. Hızarda odun kesme ustamızdı. Bekârdı, depoda kendisine tahsis edilen yerde yatar kalkardı. Derbeder bir adamdı. Nevi şahsına münhasır bir kişilikti, insanlara ismiyle hitap ederken ikileme yapar sonuna da "bey" sıfatı koyardı; mesela "Asa

Perde arkasındaki kahraman

"O gece hayatımın unutulmaz, en müstesna en onurlu gecelerinden birini yaşadım..."Sağ olsun başgardiyan, bir gardiyanı hemen yukarı gönderdi. Kuleli'den arkadaşım Çağlar'la saat 24.00'e kadar oturduk, anlattık.Gardiyanlar da sağ olsunlar çay demlediler, gelen meyvelerden, çerezlerden yedik. Tilki Selim bizi yalnız bırakıyordu, baş başa kalalım diye

"Vay Çağlar sen ha!"

"Bolu Komando Tugayında görevli, devremizin en yakışıklılarından ama en vefalısı..."Mahkûmiyetimin Tekirdağ'daki süreciyle ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...Güngörmüş Şafak Abi, benim o saatte gardiyan tarafından çağrılmamı hayra yormamış, "bu saatte mahkûm ya idama çağrılır ya sürgüne!" diye seslenmişti.Şimdi de bu güngörmüşlüğüy

"Bu saatte mahkûm mu çağrılır!"

Şafak abi, "bu saatte hücreden alınan mahkûm ya idama gider ya da sürgüne" diyordu.Hapishanelerde yaşananların her anı acı tatlı hatıradır... Bir tanesini de bugün sizinle paylaşacağım...O gece Tekirdağ'da müşahede hücrelerimize çekilmişiz. Kapılarımız kapalı ama kapılar ızgara demir kapı. Yandaki arkadaştan, birbirimizi görmeden uzanıp çay alıp di

Şükürler olsun kurtuldu

"Doktora durumu anlattım. Öğrenci olduğumu ve hiçbir şey yapamayacağımı söyledim..."Yıllar önce lisede öğrenciydim. Arkadaşlarla dolaşmaya çıkmıştım. Üçümüz de aynı mahallede oturuyorduk. Evimizin sokağında bizim yan binada bir teyze balkonunda çamaşır asıyor yanındaki küçük çocuk da annesini seyrediyordu.Bir iki adım attım. Apartmanın kapısından i

Değer miydi, evet...

"Aşağıya çarşıya indim... İnsanlarda bir telaş bir koşuşturma ki anlamak mümkün değil..."Hepi topu şöyle merdivende kenara çekildim, gence yol verdim. Kucağında kocaman koliler vardı. Gençti güçlüydü ama yorulmuştu. Alnı terlemişti. Kim bilir o iki üç koliyi kucağında nereden beri taşıyorduBilmeyenler için tarif edeyim birazcık... Yenibosna'daki Ku

Her gün o telefonu bekledim...

"Üç gün hastanede kalıp eve gidemeyeceğim için hastanede gözyaşı döküyordum..."Öğrencilik yıllarımda babamın aldığı ev telefonunda konuşmaya başladığım hatıralarımdan unutamadığım hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...Bense gençliğin verdiği saflıkla her iki cümlede bir "nereden buldun numaramı Sen kimsin" deyip duruyordum. Kız dedi ki:"Bir