Ragıp Karadayı

Türkiye

Gülen yüzünde güller açıldı sanki...

"Ben dışı ihtiyar, içi genç biriyim ve üstelik aynı medresede talebeyiz!.." İHTİYAR TALEBE!..Medreseye yeni gitmiştim. İlk derste müderris efendi "Hoş gelmişsiniz. Hayırlı ve mübarek olsun" dedi, güzel ve kalpleri okşayıcı bir nasihat ve duâdan sonra önce kendini tanıttı, sonra da:"Bu sene, nefsini ayaklar altına alarak aramıza katılan bir talebemi

"Hiç kolay değil Sultan'ım; insanoğlu, noksanoğlu!.."

"Çok çalışıp evlatlara güzellikler, bol ve kıymetli miras bırakacağız ki, sadaka-i cariye olarak amel defterlerimiz hiç kapanmasın!"Behlül Dânâ:-Yaşamak ağır bassa da ölümün gelip yakana yapışacağını hissederek yapacaksın yapacaklarını. Diyelim ki, ağır hastasın Allah muhafaza, yani beyaz kefenlerin hazırlanmış, yattığın yerden bir daha kalkmamak i

Benim mesuliyetlerim var nasıl bir kuş gibi yaşayabilirim ki..

"Efendim ne güzel hatıraymış. Ben çocuklara öyle dalmıştım ki sizin bunları konuşabileceğinizi akıl edemedim..."Harun Reşid:- Kafamda "Her zaman olabilecek geçici bir haz, günübirlik bir sevinç, birkaç gün sonra unutacaksın" kelimeleri dolaşıyordu. Oradan ayrılmak için "Allaha ısmarladık çocuklar" deyip vedalaşırken bir çocuk bacağıma yapıştı. Nazi

"Majesteleri! Bu saatiniçineşeytan girmiş!.."

Elçi, olup bitenleri Sultan'ımıza anlattıkça Harun Reşid, "Gâvur aklı bu kadar olur!" deyip gülüyor, ellerini dizlerine vuruyordu.Herkes yatışmış yeniden odalarına çekilmişken yeni bir homurtuyla bizim saat homurdanmaya başlamaz mı Yine millet dökülmüş. Abbasi halifesinden hediye gelen saat bağırıp ortalığı yıkmıyor mu Bu sefer daha fena korkmuşlar

Çalar saatin şöhreti kısa zamandasınırlarıaşmıştı...

"Hediyeyi oldukça merak içinde ve nezaketle alan kral, dünyaları fethetmişçesine sevindi. Âdetâ gözlerinin içi gülüyordu..."Çok değişik memleketlerden, farklı ebat ve şekillerde aletler ortaya çıktı. Mühlet dolunca da sarayda büyük bir heyet karşısında hünerleri sergilendi. Bunlardan biri çok dikkatleri üzerinde toplanmıştı: Bu "ÇALAR SAAT" dedikle

Ben, her şeyin hesabını nasıl vereceğimin derdindeyim!..

Kalbime uğramayan, hissetmediğim hiçbir şey anlatmıyorum size. Bunlar benim hayatım, hakikatim.Bana geniş ufuklar açan, muhterem HOCAM, istiridyenin bağrında sakladığı o çok paha biçilmez inciler gibi, en kıymetli olanı; güzel ve temiz kalbinin kıvrımlarında saklamış, zamanı geldiğinde benim kalbime akıtıvermişti. Vefatından sonra bir el onları sav

Gördüklerim beni hepten şaşkına çevirmişti!..

"Sultan'ım malumunuz hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm) namaz vakitlerini bilebilmek için zindanda, mucize olarak kum saatini yaptı."Genç bir âlim çok heyecanlıydı:- Sultan'ım malumunuz hazret-i Yûsuf (aleyhisselâm) namaz vakitlerini bilebilmek için zindanda, mucize olarak kum saatini yaptı.- İşte o yüzden Yûsuf aleyhisselâma "Saatçilerin Pîri" deniyor

Renkli dünyada, renkli hayaller...

Kulübe de olsa, tek kapılı bir yerde hissettiklerimle dışarıda gördüklerim bir olmuyordu.Bu hissiyat içinde dışarıda dolaşırken hangi yönden geldiğini kestiremediğim serin bir yel yüzümü okşamaya başladı. Kulübe de olsa, tek kapılı bir yerde hissettiklerimle dışarıda gördüklerim bir olmuyordu. Anlayacağınız, içim başka, dışım bambaşkaydı yineBağdat

Her gördüğüm şey beni benden alır başka âlemlere götürürdü...

Şunu iyice anlamıştım; ne olursa olsun her varlık kendi hayat alanında huzur ve saadeti arıyordu, bense ebedîsaadet derdindeydim.ÇALAR SAATSeherde Mevlâ'ya açılır elim,Kötü söz etmeye, varmıyor dilim,Kur'ân-ı kerimde, övülür ilim,Bilenle bilmeyen, bir olmaz elbet!Zâlimin kılıcı, her dem keskindir,Adâletyok ise, mazlum küskündür,Kendi hâlindedir, ga

"Siz emretseniz de oedebe mugayir iş işlememeliydi!"

"Sultanım! Hani, o elmayı koparmak isterken, vezir, sizin omzunuza basmıştı ya... İşte o an 'Eyvah! Bermekîlerin sonu geldi!' dedim"İşinin başında rahat çalışırken bulunmuş, derhal huzuruna getirilince, Harun Reşid sormuş;"O gün, para, altın, gümüş, ev-bark yerine; benden Bermekî olmadığına dair, ısrarla yazı istedin. Ben de seni kırmadım, verdim.