Ragıp Karadayı

Türkiye

Bir felakete mâni olduğum için o gün huzur doluydum...

Sultanım "Zaptiyelerimin çözemeyecekleri meselelerini pek rahat hâlletmişsin Behlül! Niçin sevdiğimi anladın mı" deyip alnımdan öpüverdi.Muhabbetle birbirlerine bakan gençler bu sefer de ortadaki bir kap dolusu altını bana hediye ettiler. Ben de aldım üç eşit parçaya böldüm, kendilerine hediye ettim. Herkes hayatından memnun ayrıldı.Bir felakete mâ

"Okurdunkemiklerini görün de ibret alın!.."

"Akıllı insanlar Firavunların, Âd, Semud kavimlerinin başına gelenleri duyunca, şu varlıktan da geçer, hırs ve gururu da bırakır..."Kurnaz tilki:"Ey ulu hükümdarım! Bu akıllıca işi nereden öğrendiğimi mi merak ediyorsunuz Anlatayım: Ey Cihan Pâdişâhı, bunları kurdun başına gelenlerden öğrendim."Bu cevap üzerine ormanlar hâkimi arslan, tilkiye dönmü

"Cesaretin varsa bir dahasöyle bakayım, kurt denilen sünepe!"

"Ey koca ve haddini bilmez kurt! Madem hayvanlar pâdişâhının önünde, kendini ölü saymadın. Cezanı gör, işte!.."Ormanlar hâkimi arslan:"Bu sözü nasıl söylersin Cesaretin varsa bir daha söyle bakayım! Ben buradayken sen nasıl olur da 'ben, sen' diye konuşabilirsin Kurt denilen sünepe! Sen ne uyuz köpek oluyorsun ki, benim gibi eşsiz kahramanın, benze

"Artık ziyafetimizeksik olmaz, hiç aç kalmayız"

Arslan, kurt, bir de tilki; avlanmada ve hayat mücadelesinde birbirlerine yardım etmek, destek olmak için arkadaş olmuşlar...Sultandan biraz mühlet istedim. Sonuna kadar dinlemesini istirham ettim. Acımış olmalı ki "Tamam devam et..." buyurdular ben de anlattım.Oysa anlatmak istediğim kendi hâlimizdi. Kullandığım isimler temsilîydi, yani semboldü.

Sokağa çıktığımda,gençlerin kavga ettiklerinigördüm!

Kulübemden niçin çıktım, nereye gidiyorum Farkında bile değildim. Anlayacağınız bugün tam meczupluğum; deliliğim üstümdeydi...Ey gönül, öyle mahzun,Durarak üzme beni!İlmin yerinde dursun,Bozarak ezme beni!Taşa vurma başını!Akıtma gözyaşını!Öyle hilâl kaşını,Çatarak süzme beni!İşler karışık niyeHer gün düşer seviye,Kötüleri iyiye,Katarak çözme beni!

"Siz beni yüksek görüyorsunuz, halk ise alçak görüyor!.."

Senin yüzüme karşı hakikatleri hiç çekinmeden, eğip bükmeden söylemen var ya... bana yeterBehlül!Behlül, tevazu göstererek dedi ki:- Efendim, mezarlıklarda yatıp kalkan, harâbelerde dolaşan, yalnızlığı ve tenha yerleri seven, çocukların maskarası, büyüklerin yüzkarası olan, yine onlar tarafından taşlanan biri için bu kadar hüsn-ü zan fazla olmuyor

İçimden haykırmak geliyor!..

"Elini vicdanına koyarak düşün! Bak, nasıl da çabuk geçiyor hayat dediğin"Behlül:- Sultan'ım! Haddim olmayarak bir şey söylemek istiyorum!- Söyle Behlül! Seni bunun için çağırdık.- İnsanlar şöyle durup bekleseler, biraz etraflarına bakabilseler çok şeyi görürler.İçimden haykırmak geliyor! Ey âdemoğulları! Ey insanlar! Ey ölüm yolcuları! Arada bir a

"En sevdiğim vezirlerim de seni dinlemeye geldiBehlül..."

"Bakıyorum şair olmuşsun Behlül! Selâm olmadan kelâm olmayacağını bize nasihat eden de sizsiniz! Tersini yapan da..."Bizden evvel buraya gelen üç dört vezir, kurmuşlar Sultan'a karşı bağdaş, edeple oturuyor, o da onları heyecandan heyecana sokan haydut çakal, dev, padişah hikâyeleri anlatıyorduNereden aklıma geldiyse bir beyit okudum:Çökerken gözle

Ilık bir bahar sabahıydı veher tarafgül kokuyordu...

Sultanıma anlatacağım çok şeyler vardı. Sabah namazını Dicle kıyısındaki Küçük mescidde eda ettim, hemen düştüm yolaHalifemizle bir araya geldiğimizde akan sular durur, söz de zaman da bitmek nedir bilmezdi.Bu yaşadığımız durum, her zamanki hâlimizdi aslında. Dedim ya ben çulsuzun tekiyim! Ha kabristanda uzanıvermişim bir tümseğin kıyıcığına ha sar

Biri kızdı mı,oradan kaçacaksın, baş edilmez öyleleriyle Behlül!

Gel de böylelerine dayan dayanabilirsen Sultan'ım! Derdi ahiret olmayana bir meseleyi anlatmak pek zor!Harun Reşid:- Maksadı bu dünya olanların, dalavereden başka gelir kaynağı yok galiba. Türlü türlü dolap çevirmeden karınları doymuyor, iki yakaları da bir araya gelmiyor.- Gel de böylelerine dayan dayanabilirsen Sultan'ım! Derdi ahiret olmayana bi