Ragıp Karadayı

Türkiye

"Sakın bir hata yapmayın, asıl kâtil benim!.."

"Uğradığım bu zulüm, düştüğüm hâl, ancak senin hükmünle olmakta. Zulme uğratacak da ve yine kurtaracak da sensin yâ Rabbî!"Behlül, nasıl dua ettiğini anlatıyordu:-"Yâ Rabbî!" dedim, devam ettim; "Bu kalpsiz fukaranın günahı çok ama zulme dayanacak kuvveti yok! Bunları başıma üşüştüren sensin. Senden ne gelirse başım üzere kabulümdür. Beni şu anda a

"Bu infazın kimseye bir faydası olmaz efendim!"

"Bakın muhterem Vali'm! Bu adam, kötü niyetli olsaydı, isteseydi itiraf etmezdi. Siz de haklı olarak; haksız yere benim kanıma girerdiniz!"Basra valisi:- Nasıl Adam suçunu kendi ağzıyla itiraf ediyor. Ceset ortada...- Öyle olsa da bu infazın kimseye bir faydası da olmaz!- En azından adâlet yerini bulur! Ben de vazifemi yapmış olurum, fena mı- Size

"Bu katilin cezasını verin, müstahak olanını yapın!"

Vezir; "Efendim mübarek olsun. Behlül'ü gökte arıyordunuz yerde, hatta yanınızda buldunuz, işte Meczup Behlül" dedi...O anda elimden gelene sarıldım. İstiğfara devam ettim ağlayarak. Tam bu sırada kalabalığın arasından temiz giyimli bir genç ayağa kalktı."Durun! Durun! O zavallı suçsuzdur! Kâtil benim! Adamı ben öldürdüm! Kısasa kısas yapılacak şah

Beni zalimliğiyle nam salmış zindancıya teslim ettiler!..

"Geceleyin Bağdat'tan kalktın, bu zavallı adamın kanını dökmek için taa Basra'ya kadar geldin ha!.."Behlül, adamlara suçsuz olduğunu anlatmaya çalışıyordu:- Bu öldürülmüş adamı da sizin bağrışmanız üzerine uyandım ve öyle gördüm. Kimdir, necidir Hiç tanımam, bilmem!- Hangi kâtil "ben yaptım" dedi ki sen de diyesin- İnanın bir şeyden haberim yok!- G

"Şimdi ben ne yapacaktım" suâline cevap arıyordum...

Biraz nefesleneyim derken bulduğum toprakların üzerine uzanıverdim. Meğerse orada birisi öldürülmüş, kanları toprakları ıslatmış!Üzerime üzerime gelen koca taşların yuvarlandığını gördüm, daha yüksekçe bir yere çıktım. O küçük canavarlardan kaçıp saklanmam imkânsız gibiydi. Bari çocukları durdurayım diye muziplikler yapmaya başladım. Yerden bir küç

En iyisi sessiz, sedasız oradan uzaklaşmaktı...

Onlara görünmeden bir patikaya saptım. Bir daha yakalansaydım artık başka diyarlara gitme işim hepten suya düşerdi.Bekleyenlerden ikincisi iseçok ihtiyar ve neredeyse ölmek üzere olan bir saraylıydı. Çocukla çocuk olur, ihtiyarla ihtiyar, köylüyle köylü. Çok hoşuma giden meziyetleri vardı. Önüne çıkan herkese nasihat etmeyi pek severdi. Güzel yaşam

Uzaklara gitmeye kararlıydım...

"Uyan gafletten, gece gündüz hep Hakkı zikret,Zalim mazlum herkese, hakkın varsa helal et!"Haramla yorulandan, akanlar kirli terdir,Günahlara alışan, kudurmuştan beterdir.Tövbe-i Nasuh eden ise er oğlu erdir!Karşına kim, ne diye çıkarsa çıksın sabret!Suçlu suçsuz herkese, hakkın varsa HELÂL ET!HOCA dünya fâni, hem hayâl, hem de yalandır,Fakir, para

En kıymetli sermaye,bize verilen şu ömrümüzdür...

Atları kırlık bir sahaya doğru sürdük. Basit bir evin önünde durduk içeriden yanık bir ses Kur'ân-ı kerîm okuyordu.Harun Reşid:-Yola çıktık, bir müddet sonra bakımlı bir bahçe içinde şirin bir evin önünde durduk. Meğer burası Süfyan bin Uyeyne hazretlerinin eviymiş. Kapıyı çalıp seslendi: "Ey Süfyan! Sultan kapına geldi. Seninle görüşmek istiyor" d

"Altınları kendi elimleeşkıyanın reisine teslim etmişim!.."

Kervanı soyan eşkıyaların hepsi oradaymış ve altınlarını teslim ettiği gencin önünde hürmetle oturmuş, gasbettikleriparaları arz ediyorlarmış.Yolcu altınları gösterilen yere koyup gönül rahatlığıyla dönmüş kafilesine. Bir de ne görsün Merhametsiz eşkıyalar, kervanı talan etmiyorlar mıManzara dayanılacak gibi değilmiş. Kimin nesi varsa gözünün yaşın

"Hemen yerini öğrenin ve beni ona götürün!.."

Sultan'ım siz devlet adamı olduğunuzdan asıl malumat sizde, hem güzel konuşuyor, hoş anlatıyorsunuz.Behlül Dânâ:- Kolay değil! Birisi canınıza kastetmiş, öleceğini biliyorsun az çok! O ruh hâliyle ve o anda "Canıma kastedene, beni öldürene hakkımı helâl ettim, onu affettim" diyeceksin.- Nefse en ağır gelebilecek bir durum Sultan'ım. Ama îmânın haki