Ragıp Karadayı

Türkiye

Çocuk, ne yapıp etti, benien zayıfnoktamdan yakaladı!

"Hocam ben seni gökte ararken yerde buldum. Lütfen bana sırlar âleminden bahset. Fırsat buldukça kitaplarımı alıp geleceğim"Her ne hikmetse çocuklar su ve yeşili pek seviyorlardı. Sık sık da bulunduğum yere kadar gelip ortalığı çın çın çınlatıyorlardı. O, Behlül Dânâ hayranı çocukla karşılaşmamak için insanlara mesafeli dursam da en sonunda gelip b

İç ve dış düşmanlara karşıdikkatli olmam lazımdı...

Bu yüksek dağlardan kopup gelen, taa Bağdat'ımıza kadar ulaşan derya misali sular, durmadan bereket taşıyordu ovalara.Düşmanlık için fırsat kollayıp çirkin işler yapan, kötü muamele edenler; en çok da güzel insanlara iftira atanlar, pek çok fitne kazanını kaynatmaya çalışanlarınher zaman, her yerde olabileceğini de anlamıştım. Bunların hepsi de iç

Ayak sesleri duyuyorum her yanımdan...

Kadınları görüyorum kırmızı testilerle Dicle'ye inen. Salınan develer görüyorum, sarıklı adamlar...Rengârenk çiçekler, sanki toprak deryası üzerinde yüzüyor nurdan balıklar gibi yeşil sularda. Bir zümrütten sap alıyorum elime. Kendimi onun yerine koyuyorum, yani sap oluyorum. Köklerim yeryüzünün derinliklerine iniyor, taşlı kupkuru toprağı demir ka

"Hangi sözlerim tesir etti debana hak verdiniz.."

"Tövbe etmene, bu Rabbimizin razı olmadığı fiilden vazgeçmene çok sevindim. Epey zamandır dil döküyorum malumunuz."Karşımda esip gürleyen bu tanımadığım adamı yanlış düşüncesinden vazgeçirmeye çalıştım. Söylediklerim öyle tesir etmişti ki adam en sonunda pes etti. "Vazgeçtim!" dedi, defalarca teşekkür ederek elimi öpmeye çalıştı. İntihardan vazgeçt

Ahir ömrümü düşündükçeaklım başımdan gidiyordu!

Derin uykudan büyük facia ile bir anda uyanmış, korkudan büyümüş gözlerle etrafımı seyreder gibi hep diken üzerindeydim.Onun yani nefsindikenli dal ve budaklarından kurtulmam çok zordu. Bu endişe ile doluydum hep.Solgun ve çaresiz ne zaman biteceğini bilemediğim ömrümün ahirini düşündükçe gözlerim büyüyor, olmayan aklım hepten başımdan gidiyordu. D

Nefsin hile ve desiseleri hiçbir zaman bitmezdi...

Bütün insanların gece ve gündüz hesaba çektikleri, hakkımda çeşitli hükümler verdiği şey ya da beni ben yapan hakikat neydiGözlerim şiş, kirpiklerim yaşlardan diken diken. Nefret ediyorum övülmekten, nefsimin toparlanıp kuvvet bulmasından. Huzur duyuyordum rüzgârdan, sıcakta kavrulmuş fundalıklardan, sessiz sedasız akıp giden nehirden, saf temiz ma

"O meczup hakkında başkaneler biliyorsun.."

"O dünyanın en güzel insanı, müşfik, babacan, çocukla çocuk, büyükle büyük olacak kadar gönül dostu bir zat-ı muhterem!"Behlül Dânâ:- Demek öyle! Sen de onlardan biri! Maşallah bu yaşta büyük ideallerin var! Ben deli mi desem divane mi desem bilemiyorum! Yani öyle aklı başında biri değil! Ne işi olur bir çocuğun bir meczupla- Tövbe de! Harun Reşid

"Herkes dağarcığında olanıverirmiş efendim!.."

"Her anne baba gibi bizimkiler de hep iyiliğimizi düşünür. Zarar göreceğimiz şeylerden uzak durmamızı isterler..."Biri vardı içlerinde, çok farklıydı. Büyük adamlar gibi hareket ediyor, ağır adımlarla yürürken çiçekleri incitmemeye, çimenleri ezmemeye dikkat ediyordu. Biraz ileride papatyalar gördü, tereddüt etmeden o tarafa yürüdü. Etrafta allı, m

Kaderimizde ne vardı, nelerbekliyordu bizleri..

Elimde olmadan bu kaçıncı dalgınlığımdı bilemiyorum Birincide kargalar uyandırmıştı, bu sefer de çocuk sesleriyle kendime geldim."Heyhat Behlül, heyhat! Vade dolup kalp teklediğinde, her şeyi olduğu gibi bırakacaksın. Şunu aklından çıkarma: Sabah oğlak gibi sıçrasan bile akşam kabirdesin Hâlâ uyanmıyorsan yazıklar olsun sana" diyor, kendime kuvvet

"Tövbe de, o nasıl laf evladım"

Oldum olası Dicle vadisini, muhtelif ağaçların bulunduğu bir ormana benzetiyordum.Şiddetli bir ağrıyla uyandım. Bu durumlarda yapılabilecek ilk şeyin yaralı yerin suyla yıkanması olduğunu duymuştum. Kırbayı açtım, yılanın ısırdığıyeri bol suyla yıkadım. Ayağımı kalp hizama kadar çektim bir müddet bekledim. Ağrılarım biraz hafifler gibi olunca da de