Ragıp Karadayı

Türkiye

"Çok esrarlı konuşuyorsun Behlül!.."

Afetlerin hepsi de sendendir, bendendir yani sebebi sensin veya benim, bizleriz!Behlül:- Dünyadan bir gölge aya düşerse, dünya onu karartır. Ay adamakıllı nurludur ama önünde dünyanın karası var, ne yapsın! Dünya, aya bile bunu yaparsa artık yerlere batmış adama neler yapmaz ki- Çok esrarlı konuşuyorsun Behlül! Hakikaten anlamakta zorlanıyorum!- Ya

"Sus!Sırf bir deri, bir kemik kalmış adam sus!.."

Zavallı susmasına susmuştu da ben yine ne büyük laflar etmiştim, neler söylemiştim Ağzımdan çıkanı kulağım duymuyordu galiba!Uleyyân'dakorkudan eser kalmamıştı. Biri onu konuşturuyordu galiba. O da vazifesini ifa için sabırsızlanıyordu.- Biliyorsun Behlûl!- Neyi Uleyyân- Neyi olacak Büyüklerimiz sık sık buyururlardı: Hürmetsizin işi doğru gitmez!Be

Fırtına yaklaştıkça korkum dao nispette artıyordu...

Korku dünyama şimdi bir de bu ilave edilmişti. Sultan'ımız hiç selâmsız yaklaşmaz, böyle kırıcı da söylemezdi."Hey! Behlûl! Neredesin" Fasılasız ve insanı sersemletici gök gürültülerine karışan Sultan'ımızın bu haykırışına durdum, en yakınımdaki taşların üzerine çıkıp sesin geldiği tarafa baktım. Sağa sola göz gezdirdim, kimsecikleri göremedim. Baş

Etraf karanlığa gömüldü ve nurzulmetle yer değiştirdi...

Bir kara ahtapot gibi kollarıyla ateş küreyi kapatmaya çalışan korkunç görünümlü bulut, yiyip doymayan ejderha gibiydi.Fırtınaya yakalanırsam ağır sıkıntı yaşayacağımın korkusu sardı içimi. Uleyyân'ın zaten öyle bir derdi yoktu. Ben duruyorum o da duruyor, ben yürüyorum o da peşime takılıyordu. Dünyadan bihaber tam meczuptu. Ne kolay şeydi birini t

"Ne demek istediğinizi anladım Sultan'ım! Özür dilerim..."

Ufuk hattına doğru ilerleyen kızgın güneşin huzmeleri, ensemi, yüzümü dayanılmayacak kadar yakıp kavuruyordu.Harun Reşid:- Doğruluk, dürüstlük, hakkaniyet, Allah için gayret, huzur ve saadet getiriyor. Bak Behlûl! Bu halk Ebu Zer gibi bir halk olmadığı müddetçe benden de hazret-i Ömer gibi bir halife olmamı beklemeyin. Hükümdara göre halk neyse, ha

"Biz sözümüzün arkasındayız, ne lazımsa yapın!.."

"Evladım! Gelmemen için mühim bir fırsatın vardı. Başka diyarlara gidip hepten izini kaybettirebilirdin! Niçin geldin"İkinci Halife hazret-i Ömer, radıyallahü anh, Allahü teâlâ ondan razı olsun, dayanamamış buyurmuş ki:"Behey adam burada garip birisin, seni kimse tanımaz, bilmez. Yerine kim kefil olarak kalır ki"Sohbetin burasında genç, orada olanl

"Delikanlı, duydun dediklerini! Söyledikleri doğru mu"

"Ey halife! Bu yanımızdaki bizim babamızı öldürdü! Ne lazım geliyorsa lütfen yapın! Adâlet yerini bulsun istiyoruz!"Halife Harun Reşid:-Hatta askerlerimizin yardım etmesini dahi istemediler. Mecbur kenara çekilip muhafaza olabilecekleri bir yer hazırlamaya başladılar. Onlar ise ölen arkadaşlarının elbiselerini alıp ceplerini boşaltmaya ve sonra da

"Hiç iyi değilim Sultan'ım!"

Sultan'ıma bir çift söz söylemeden geçemeyecektim. Doğru sarayın yolunu tuttum.İlk aklıma gelen kavga olsa da nehrin kıyısında olmasından dolayı bir kayık faciası olma ihtimalini daha da kuvvetlendiriyordu zihnimde. İyice suya batan ve imdat ister gibi bir eli havada olana kavuşmak için iki genç yarış hâlindeydi. Bu imdat isterken ölmüş soğuk cesed

İnsan venefis hakikatiyle tekrar yüz yüze kaldım...

"Bugün yine ben benden uzaklardayım! Milletin peşim sıra taş atıp MECZUP diye bağırması boşuna değilmiş"Sebzeler, yaban otlardan tek tek ayıklanmış, suları verilmiş, papatyaların, çiçeklerin, çimenlerin ışıltısını ortaya çıkartacak şekilde düzeltiyorlardı hâlâ. Güllere gelince, her zaman ve her yerde insanları tesiri altına alacak kadar fevkalâde g

Artık üşümeyecek, bol veçeşitli meyve sebze bulabilecektim...

Hikmetinden suâl olmaz, bu dünyayı Rabbim böyle yaratmış, umumiyetle kışın uyur bağlar, bahçeler, bir güzel istirahat eder bütün nebatat, hayvanat.Sabır ilmin yarısı, ateşe perde olur,Büyüktür mükâfatı, onunla felâh bulur.Önce libas soyulur, sonra kabre koyulur.Ölünün yüzü soğuk, kimse evinde tutmaz,Mezar daha soğuktur, hiçbir soba ısıtmaz.Müslüman