Ragıp Karadayı

Türkiye

"Maşallah şair gibisiniz Sultan'ım!"

"Hülâsa; başlangıç ve son hususunda gaflet içinde bulunuyoruz efendim..."Behlül Dânâ:- Peki Efendim anlatayım! Emir edepten üstündür. Yalnız balı yiyip gaflet uykusuna dalmakla kalmıyor canavarlardan kaçan. Bir de bakmış biri kara biri ak iki sıçan; kalın olsa da ipi kemirmeye başlamış. Adam öyle gaflette ki kısa zamanda canavarlardan birine yem ol

"Sana bir şey olmadı, ne olduysabana oldu Behlül!"

Sisler dağıldı, etraf aydınlandı ama ben de epey ateşler içinde kıvrandım. Gözlerimi açtığımda o koca Sultan'ı yanı başımda gördüm.Nefis devreye girdi mi yapmayacağı yoktu. Bir başka meczubu dolduruşa getirmişler "Behlül Dânâ, Halifeyle abi kardeş gibiler. Sen niçin olmayasın" diye fitlemişler. O da beni öldürmeden bunun mümkün olmadığı kanaatine v

En üzücü olan ise bana takılan lakaplardı...

Sultan'ımla baş başa oturup yaptığımız sohbeti pek seviyordum. Senelerdir o beni tanımış ben de onuEvde en iyi, en temiz ne varsa onları giymeliydim; önce beyaz sarığımı sardım, biraz daha koyu beyaz cübbemi ve ten rengine yakın deri nalınlarımın tozunu sildim, giyindim. Yalnız başıma yürümek pek hoşuma gidiyor olsa da insanların tuhaf bakışlarını

O, aile içinde iştahla yediğimizyemekleri çoktan unutmuştum

İlk iş çoraplarımı sonra da duvarda asılı kıyafetlerimi giyindim. Keçi derisinden yapılma seccadem beni bekliyordu.O uzun sohbeti müteakiben deri postumun üzerine oturduğum gibi dalıp gitmişim. Sabahın ezan sesleriyle uyandım. Bulunduğum yerde yavaşça doğruldum ve pencereden dışarı baktım. Sabah namazı vaktiydi. "Tam zamanında uyandırmışlar elhamdü

"Selâm bile vermedin, hiç hâl hatır sormadın Behlül!"

Sultan'ımın üzgün hâli; kalbinden başladığı yolla, benim utangaç gözlerimde nihayet buldu... Hem yürüdük hem hasbihâl ettik.Sultan'ım aniden oturduğu yerden kalktı ve eliyle gelmemi işaret etti. "Biliyorsun, kulüben şirin ama biraz tozlu Fazla muhafazası olmadığından rüzgâr estiğinde önüne kattığı ne varsa içeri tıkmış..." dedi. Benim sessiz kalmam

"Dün sen neler yapmışsın pazar yerinde Behlül"

Heyecanımı Sultan'ıma belli etmemek için mi ne meşgul olmak istiyordum. Gayr-i ihtiyari gittim, kulübemin kapısını örttüm.Behlül Dânâ:- Estağfirullah, tevazu değil efendim! Herkes, her şey hâk ile yeksân olacak, unutulacak bir gün. Bu dünya ve içindekiler de hepten çürüyecek. Toprak artık ölüyü kaldıramadığında, hah, işte o zaman ne olacağını Hak t

"Bu saatte davetsiz misafirkim olabilirdi acaba!."

Namazımı kılmış, kul haklarımı ödemiş, tövbemi yapmış, ölüm meleğini bekliyor gibi bir ruh hâli içindeydim.İnsan tanırsa pîri, düşünmez başka eri,Onda kusur aramaz, bozmaz girdiği yeri!Netice kazançlıysa, dökülsün alın teri. Eğer aklın var ise, kaçtığın yer nâr ise, Zebun olma nefsine, dava sonsuz kâr ise!Dervişlik hırkasını, sırtına alarak gel!Tak

"Akıl akıldan üstündür Sultan'ım!"

"Malumunuz, köpeklerin ahbaplığı, aralarına kemik atılana kadardır..."Behlül Dânâ:- Sultan'ım duâ ediyorum hep size, iltifatlarınıza layık olayım diye. Medresedeyken hocam; "öyle bir devir gelecek ki her şey birbirine karışacak" buyurmuştu. O devirde aynı anneden babadan olmayana "Kardeşim" diyemeyecekmişiz!Dünya yalan, hayat yalan!Var mı burda bâk

Nihayeti olmayan, son bulmayan arkadaşlıklardan kardeşlik doğar

"Umumiyetle insanlar keyiflendikleri ile arkadaş, anlaşabildikleri ile dost, ağlayabildikleri ile kardeş olurlar Arada uçurumlar var!"Zifirîkaranlık içine iyice gömüldüm, hepten kayboldum. Memleketin az bilinen akıl hastanelerinden birinde dünyanın en karanlık, en soğuk odasında son nefesimi vereceğimi bekliyorum.Meczup aşağı, meczup yukarı diyecek

Yaşadığım şehre, insanların arasına bir yere sığamadım!

Kuduz bir kelb tarafından kovalanıyormuşum, demircinin körüğüne bağlanmış şişiriliyormuş gibi bir ruh hâlimle delilik gömleğimi giydim kaldım.Sultan'ımı, maiyetindekileri, Bağdat'ı, Bağdatlıları, bütün bilâd-i İslâmiye'yi ve hatta, börtü böcek, nebatat adına ne yaratmışsa Mevlâm, cümlesinin muhabbetini hak ettiği kadar sevebilmem için kalbim en az