Ragıp Karadayı

Türkiye

Meğer sanaymış yolculuğumey aziz İstanbul...

Hep "Okuyacaksam İstanbul'da okumalıyım" deyip duruyordum.O zamanki düşünceme göre bütün istikbâlim buradaydı.Necip Fazıl gibi nice şair, yazar, ressam ve sanatçılara ilham kaynağı olmuş şehir İSTANBUL. Babamın medrese tahsili yaptığı ve sık sık yaşadıklarını dinlediğim, semt isimlerini ezbere bildiğim, iki kıtada yer alan dünyanın merkezi diyebile

Hikâyeyi bitirince son sözümüsöyledim: "Ben nişanlıyım..."

"Sonra düşündüm; ninemin ısrarla; 'nişanlayıp sözleyelim'dediği meselesinin altında yatan bu muydu.."Başladım Kızılderili hikâyesini anlatmaya:- Cherokee kabilesinin güngörmüş ihtiyarlarından biri, torunlarına eğitim veriyormuş.Onlara demiş ki: "İçimizde bir harp, bir mücadele, bir savaş var. Korkunç bir savaş. Hem de iki amansız canavar arasında:B

"Sizi kırmak, incitmek istemezdim..."

Kelimelerin nereye varacağını sezince tüylerim diken diken oldu. Kulaklarımın kızardığını hissettim...Genç kız sanki itirafta bulunur gibi konuştu:- Sana bir şey diyeyim mi Ragıp; dört beş aydır hep seni takip ediyorum. Birkaç bakımdan test ettim. Bugün de konuşmak için geldim.- Benim takip edilecek, test edilecek neyim var ki- Yok, yok yanlış anla

"Her fırsattaaşağılamaktanne zevk alıyorsun bilmem ki.."

Dünyanın çivisi çıkmış, her şey altüst olmuştu. "Başıma iş açmadan bu mevzuyu kapatmalıyım" diye düşünerek sustum.Bozuntuya vermeden hep gülüyordu:- Ya öyle mi Bu renkli hayatı bırakayım. Sevdiğim şeyleri okumayayım. Sonra bir hapishaneden beter olan bu sıkıcı dünyada, okulda, evde yalnızlığın içinde delireyim mi Dostlarımla oynuyor, eğleniyor, hay

"Bildiğiniz gibi yaşayınız, bizi de lütfen bize bırakınız..."

Benim gördüklerimi sizler görmüyorsunuz! Siz ve sizin gibiler böyle loş odalarda hayal kurup yaşıyormuş gibi yapıyorsunuz."Kurbanlık kara koyun,Tutup ağıla koyun!Çok dikkatli olmalı,Yaparlar çirkin oyun.Sınıfa ne gelen, ne de giden vardı. "Yoksa bir komplo mu kurmuştular da haberim yoktu" diye aklıma kötü şeyler de gelmiyor değildi.- Hayır hayır! H

Verdiğimcevabagözleri yaşaracak kadar güldü!

Elimde olmadan geri çekildim, pencerenin önüne gittim. Orada kendimi emniyette hissediyordum nedense.Söylediklerimden bir şey anlamayınca açıklama yapmak zorunda kaldımkıza:- Bizim evimiz de burası, mektebimiz de Başka yerimiz yok, malumunuz.- Arkadaşların gezip eğleniyor ama!- Herkesin sevinme şekli, eğlenme tarzı farklı. Ben sınıfımda da mesut ve

"Sınıfta yalnız olduğumu nasıl duymuştu bu kız"

"Bunda bir şey vardı ama ne" diyerek biraz daha oyalandım. Dışarı çıkmak için bir bahane de bulamıyordum.Erkekler kızlarla konuşmak için türlü bahaneler uydurmaya çalışırken ben tabiatım icabı hiç alâkadar olmazdım. Hem zaten utangaç da sayılırdım. Hele kızlara karşı elimde olmadan mesafe koyuyor, her yönüyle yakın olmaktan imtina ediyordum.Bu sını

Birkaç ay sonrasının maaşlı muallimigörüyordum kendimi

Hüzünlendim. Sene boyunca oturduğum sıramın raflarını karıştırdım, unuttuğum bir şey var mı diye. Tahtaya resimler çizdim...Daha düne kadar talebelerle dolup taşan sınıf şimdiden boynu bükük, garip ve ıssız kalmıştı. Tebeşir tozlu duvarlar çoktan ayrılık hikâyeleri fısıldamaya başlamışlardı...Hüzünlendim. Sene boyunca oturduğum sıramın raflarını ka

Bu saatte ne olmuştu dakadınlar evimize gelmişti

Benden saklananın ne olduğunu merak ediyorken kulaklarım da içerİden gelen konuşmalardaydı.Hayretler içinde sordum:"Ne, Annem mi Anneme ne oldu""Annene bir şey olmadı da içeri hep kadın dolu."Korkmaya başladım. Bu saatte ne olmuştu da kadınlar evimize gelmişti"Yoksa Nineciğime mi""Yok yok kimseye bir şey olmadı...""Ya ne var Abla"Benden saklananın

Zor olsa da köye varmıştık...

Bembeyaz bir kayanın belli belirsiz hayali gibi görünen imam evinin cılız ışıklarını gördüm.Kahvenin sahibi baktı olacak gibi değil, sobaya birkaç parça "kerme" attıktan sonra; "Çocuklar sizleri anlıyorum. Analarınız bekliyor ve tatilinizi ziyan etmek istemiyorsunuz. Biz ne hâliniz varsa görün deyip sizleri serbest bırakırsak olacaklardan vicdan az