Ragıp Karadayı

Türkiye

Ölümünden az önce odada bir sessizlik oldu

Babamı böyle ağlarken hiç görmemiştim. Sessizce ölüye yaklaştı, gözlerini kapattı. O sırada ölünün yüzü soğumaktaydı.Üstünde ne varsa her şeyi, yorganının kaldırılmasını istedi. O bile ağır geliyordu demek. Odadakiler yardım seferberliğindeydi, hatta iç gömleğini bile çıkardılar. Kemiklerine kadar kurumuş elleri, ayakları, içeri çökmüş karnı, kabar

Müşfik,son derece sevimli bir yüzü vardı dedemin...

Küçükken ilk gördüğüm ölü ve gittiğim ilk kabir dedeminkiydi. Yemyeşil ağaçların gölgesi düşmüştü mezarların üstüne.Toprağın derinliklerine hiçbir şey götüremiyorduk, götürsek de bizle birlikte çürüyüp yılanlara, çıyanlara, kurtlara, solucanlara ve daha nice adını bilmediğimiz muhtelif böceklere yem olacaktık. "Ne yaman adammış! Ne büyük kahramandı

Âlim cahil her insan, tabuta biner bir gün...

Aklım erdiği günlerden beri ahirete gidenleri gördüm, "Boş ver, hayatını yaşa" da demedim! Aksine "Bir gün sıra bana gelecek!" dedim.Mecnun'um diyen kimse, hep kan ağlasa bile,Leyla'ya kavuşamaz, çölde çekmeden çile.Çalış sebebe yapış, son ne dilersen dile! Ne hancı kalır, ne han, hepsi silinip gider, İyi kötü her insan, tabuta binip gider.Gözden a

Huzuru, saadeti aradım bıkmadan...

Buram buram hasretini çektiğim memleketimi, kayıp olmuşluğumu aradım...Ben işte böyle yaptıkları, yapamadıkları saymakla bitmeyecek tuhaf biriyim. Rabbimin mübarek gecelerinde nice evliyaların müşfik bakışlarında teselli aradım. Onlarla ebediyen kurtulabileceğim bir dost peşinde koştum. Mürşid-i kâmilin gülen acılı yüzünde çok huzur aradım, geçen ö

Hepten kaybolmuştumeş dost, hısım, akraba veçevremden...

Kimi Hak âşığı dedi, kimileri de Deli, Divane... sevenlerle de hatta nefret edip sevmeyenlerle de samimi oldum.Çok şeyi öğrendim, öğrendiklerimi burada sayıp dökmeye sayfalar kifayetsiz kalır. Zaten ne demek istediğimi anlayan anladı.Çok şey de kaybettim. Önce dedemi, ninemi, babamı, anneciğimi, konu komşu, eş dost, hısım akrabalarımı, tarla, bağ b

Geceler ve gündüzler hazine sandıkları gibidir...

"Bu kırış kırış güneş yanığı yüzün, beyazlaşmış saçların ve çukura kaçmış gözlerin sahibi ben miyim"Hocam bir günde buyurmuşlardı ki:"Hazret-i İsa, aleyhisselâm, buyurmuş ki: 'Geceler ve gündüzler hazine sandıklarıdır. Bunlara (ne koyduğunuza bir) bakın...' Lokman Hâkîm de oğluna şu nasihati yapmış: 'Yavrum! Kendilerine vadedilen şey (ÖLÜM VE ÂHİRE

"Meşgaleniz, asıl maksadı unutturmasın evlatlarım!.."

Şu birkaç senelik dünyadaki esaret hayatım, bütün acıklı sahneleriyle, gözümün önünde canlanmıştı yine...Gözlerimden yaşlar akıyordu. Servet ve ikbal sahiplerinin sonu gelmez kaprislerini hiç yaşamamış olmama rağmen, nefsimin hizaya gelmemesine ağlıyordum. Ne kadar üzgün, ne kadar kırgın olduğumu gösteren baygın gözlerimden sicim gibi yaşlar dökülü

Son zamanlarda sulu göz biri olup çıkmıştım...

Sıcak bir yaz sabahı çivit mavisi gökyüzünün altında ahiret yolculuğuna çıkmaya hazırlanıyordum.Sözüm değil yabana, kötü işler yapana,Nasıl hayret edilmez, para pula tapanaCan feda canım kurban, doğru yola sapana! Su gelir gümbür gümbür, deresi var, arkı var, Vurup kırıp yakanın, zalimden ne farkı varSâlihleri ara bul, kadınından erine!Yapacağın he

"Beni buradan uzaklaştırın, hemen gitmeliyim!.."

"Beni buradan uzaklaştırın, hemen gitmeliyim! Bu adamla bir daha aynı havayı teneffüs etmek istemiyorum!"Halife:- Buyur Behlül.- Tahminime göre on dokuz, yirmi yaşlarındaydım Doğuştan kötürüm değneklerle yürüyen bir genç gördüm. Selâm verip hâl hatır sordum. Maksadım gencin mânevîyatını kuvvetlendirmekti. Pek sevimli, oldukça mütebessimdi. Hiç hâli

"Niçin peşini bırakmadığımı belki bu misal izah edebilir"

"Ben hükümdarım, sultanım, emir-ül-müminînim deyip birilerini hor ve hakir görürsem hâlimin nice olacağını varın siz tahmin edin Behlül"Harun Reşid:- Bak Behlül! O, bu kim ne derse desin hiç onlarla uğraşacak vaktim yok! Ha bugün ha yarın fark etmez, herkes bu dünyayı terk edecek öte tarafa gideceğiz. Asırlar önce toprak olmuş adları unutulmuş, nes