Ragıp Karadayı

Türkiye

"Onu imânla şereflendir Allahım!"

Kadın, çaresizlik içinde hüngür hüngür ağlasa da bu sevincinden dolayıydı...Çaresiz anne:"Şaşkınlık ve çaresizlik içindeyim. Bakın ocağa koyduğum kaynıyor! Biraz daha sabır!" deyip oda ile ocak arasında dönüp durdu. Gördüklerime, duyduklarıma içim cız etti, kalbim tutuştu âdetayandım.O hissiyat içinde koşarak evime geldim. Sofrada ne varsa topladım

"Bu kadın düşmanlarımadına çalışan bir casus muydu.."

"Kölem servisi yapmaya hazırlanıyordu ki, kapı tıklatıldı. Müslüman komşum olan dul kadın, başı önde mahcup içeri girdi..."Abdullah bin Mübarek:-Rahibi boş bırakmıyordum. Daha daha neler yaptığını, başka kimleri sevindirdiğini suâl edince, biraz düşündü yine. Son olarak şu iyiliğini dile getirdi:Bir akşam 'büyük mabut' ocağın karşısına geçmiş, sofr

"Bu rüya şeytanın vesvesesiolsa gerek,diye düşündüm!"

"Kusura bakmayın ama biz seni günahkâr bir putperest bilir ve Cehennemlik olacağını düşünür, üzülürdük..."Abdullah Mübarek hazretleri, şöyle devan ediyor:-Kan ter içinde uyandım. "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm (Kuvvet ve kudret ancak yüce ve ulu Allah'ındır)" diye düşünerek; "Bu rüya şeytanın vesvesesi olsa gerek..." dedim. Abde

"Ben, bir değil tam üç şeyeşükrediyorum Sultan'ım..."

"Sultan'ım! Buyurduğunuz gibi öyle tatsız bir hadise yaşandı ama mühim değil. Bu gibi şeyler musibet gözükse de, nimettir aslında."Harun Reşid:- Mahcup olunacak bir şey yok Behlül! Uğradığınız musibeti duydum, bir geçmiş olsun demeye geldim.- Evet, Sultan'ım! Buyurduğunuz gibi öyle tatsız bir hadise yaşandı ama mühim değil. Bu gibi şeyler musibet g

Bir gün erkenden kalktım ve şehirden uzak bir yere gittim

Farkında olmadan Halife-i müslimînin kalbini kırıyordum. Sultan'ımla karşılaşırım diye uzun müddet dışarı çıkamadım.İnsan, insanın desteği, dayandığı duvarı, dağıdır.Her insan şu veya bu şekilde bir diğerine muhtaç.Derviş demek, Allah adamı demek, bir mânâda gönüllü bir mânâda gönülsüz demekti de... Gönüllülüğü her ne iş verilirse severek, isteyere

"Oğlum günahkâr biriydi lakin Musa aleyhisselâmı seviyordu"

Öğrenmek istediği başka bir şey vardır Musa aleyhisselâmın. Israrla soruyor: "Oğlunuz sık sık ne yapardı, kimlerle beraberdi"Emr-i Hak vaki oluyor veMusa aleyhisselâmın ümmetinden o genç ölüyor...O devirde ibadetlerini yapmayanları, kötü işler peşinde koşanları yıkamadan, kefenlemeden çöplüğe atıyorlarmış, onu da öyle yapıyorlar. Musa aleyhisselâm,

Tam kalkmaya hazırlanıyordum ki Sultan'ımız içeri girdi...

Bir gün huzuruna çıkmak için saraya gitmiştim. Dediler ki "Sultan'ımız davette, birazdan gelir. Seni bekleteceğiz maalesef"Onların hasım olduğunu görmek, içten içe üzerdi beni. Aralarını yapmaya çok çalıştım ama olmadı. Vakti ve zamanı vardı mutlaka. Dışarıda milletin el pençe divan olduğu kalfa, bir garip talebe parçasının önünde suspus! Velev ki

Kara kuru, sevimli bir çocuk...

"Ah şimdi bir rüzgâr esse, bayrak gibi cübbem dalgalansa" dedim...Bu gibi iz bırakan vakalar aslında insanı olgunlaştırıyordu. Niçin mi Dünyayı ve içindekileri daha iyi tanımama vesile olduğu için. Anladım ki bir ben yokmuşum bu dünyada. Yine anladım ki ne kadar insan varsa o kadar değişik düşünce, bakış, görüş, anlayış, seziş, anlatış tarzı var. İ

Korkumdan gidip de bakmaya cesaret edemiyordum!..

Betim benzim solmuş, ne yapacağımı bilemiyordum! Zaten topu topu birkaç saniye içinde olmuştu her şey.Gencinrahat hareketleri dikkatimi çekti. Pencerenin daracık pervazına çıkmış, bir eliyle pencerenin pervazından tutuyor, diğer eliyle sıkı sıkıya kavradığı kitabını hızlı hızlı okuyor, ezberlemeye çalışıyordu. Bazen elini boşlukta tutuyor, havada h

"Sen hiç medrese hayatındanbahsetmiyorsun Behlül.."

"Benim hatıralarım bitmez Sultan'ım! Kolay değil, koca bir ömür, nice acı tatlı senelerin izleri hafızamdan silinmiyor..."Niyet bozuk olana, günahlar şirin gelir,Niyet düzgün olansa, günahı zehir bilir.Eden kendine eder, iyi adam sevilir! Sakın soğuk su katma, hiç kimsenin aşına! Hayır dile komşuna, hayır gelsin başına!Çok öfkelenen kişi, ahmak nef