Ragıp Karadayı

Türkiye

Gidip de dönmemek, gelip de bulmamak vardı...

"Ey Gümüşhane ben geldim! Seni pek sevdim, beğendim" dedim, anacığımı, babacığımı, Hüsna nineciğimi düşündüm.Sayacağım ilkler o kadar çoktu ki fazla uzatıp vaktinizi almayayım. Zaten birçoğunu sizler de tahmin etmişsinizdir.Arkadaşlarımın "Uzaklara gitme!" demelerine rağmen petrol istasyonun yakınındaki en yüksek noktaya çıktım. Önümde alabildiğine

"Hiç aklımıza gelmeyecek bir şey söylüyorsun ana!"

"Ben söyleyeceğimi söyledim! Başka şansımız yok! Bu sene olmasa gelecek sene en kısa zamanda helâl süt emmiş birisini bulalım."Canım nineciğim ise;"Hocasın, Allahü teâlânın emrini bilen birisisin. Durup dururken kendini üzme, boşu boşuna kederlenme! Malumunuz babanın, ananın duâsı reddolmaz. Gelin hep beraber duâ edelim ve de tedbir alalım!" diyere

Heyecandan, tebrikedenleri duymuyordum bile...

Evet, yanlış görmüyordum. O birkaç satırlık yazıdan birinde de benim ismim yazılıydı. Heyecandan kalbim duracak gibi oldu...Köyden İd'e olan uzun mesafeyi koşarak gittim. Mektebin bahçesi ana-baba günüydü. Topu topu üç beş kişinin kazandığı bir yatılı imtihanın neticesini öğrenmek için sanki bütün veliler, çocuklar işi gücü bırakmış oraya üşüşmüştü

"Mektebe kayıt yaptırmayan bir ben kalmışım nine..."

"Elbette hayırlısını istiyorum amma vakit de bitti nineciğim. Herhangi bir mektebe kayıt yaptırmayan bir ben kalmışım, biliyor musun"Sessizce ninemin yanına yaklaştım, gözlerini kapattım. Bu masum muzipliği sık sık yaptığımdan sevinçle heyecanlandı."Nerelerdesin be Ragıp'ım Bakmadığım yer kalmadı.""Nerede olacağım nineciğim, Sütlü pungara gittim. B

Bugün keyfim yerinde değil, kafam duman duman

Kışın şakaya gelir tarafının olmadığını herkes biliyordu. Hazırlıksız yakalanmaya, noksanlığa kimsenin cesareti yoktu.Sütpınar'ın yanı başındaki harmanlarda hummalı bir koşuşturma vardı. Sanki seferberlik ilân edilmiş gibiydi. Gem sürenler, tahılı samandan ayırmak için tığ vuranlar, çayda tahıl yıkayan, hedik kaynatanlar, değirmene, dibeğe götürmek

Uzaktan, çocuk bağrışmalarıköpek havlamaları işitiliyordu

Annemim babamın nasıl karşılayacaklarını düşünüyor, çok üzülüyordum. Arkadaşlarımın elbiselerini paylaşarak,Şekerli'ye vardık.Arada bir köy var, uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Bahar havası olsa da don-gömlekle ortada kalmış bir çocuk için hiç de kolay değildi..."Köylerden geçerken insanlar bu hâlime ne diyecektiler acaba"Annemim babamın nasıl k

Azgın sular beni sürüklüyordu...

Rüzgâr yorgunluğumuzu dağıtıyor; bizi sanki köylerimize doğru sürüklüyordu.Müdür Bey "Evlatlarım!..Dikkatli ve de sessiz olun. Birisi bir şey sorsa da cevap vermeyin. Ben burada neyi, nasıl yaparsam siz de aynen öyle yapın. Oturunca oturun, kalkınca siz de kalkın. Gözünüz kulağınız bende olsun. İleri de gitmeyin, geri de kalmayın. Merasim bitince u

"Bu gariban çocuklardan ne istiyorsun kardeşim.."

Beden eğitimi dersimize giren ilk mektep muallimi Lütfü hoca, perişan hâlimizi görünce hızla müdürün yanına gitti. İd'in vefakâr ve cefakâr sakinleri günün ilk ışıkları ile geldikleri tarlalarında çalışıyorlar. Kimi yeni filiz vermiş ekinlerini suluyor, kimi iyice olgunlaşmış yoncaları tırpanlıyor, kimi çayırlarda hayvanlarını otlatıyordu.Beden eği

Utancımızdan başımızı kaldırıp birbirimize bakamıyorduk bile!

"Ne duruyorsunuz miskinler Duymadınız mı dediklerimi Çabuk soyunun! Soyunun dedim! Hayvan herifler soyunun!.."Emir, en korktuğumuzdan gelse de, kimsede bir hareket, bir kımıldama olmadı. Sanki o sözler bize söylenmemişti, birbirimize bakınarak beklerken müdür; ağzından tükürükler saçarak bağırıp hakaret etmeye başladı:"Ne duruyorsunuz miskinler Duy

İçimizdetavşan kadar zıplayan tazı kadar koşanlar vardı...

Huzur ve saadet içimde dalgalanıp dururken hüngür hüngür ağlamak istiyordum... Ben hayallerimde müdür bey kendi âlemindeydi.Bir ara müdürden gözlerimi kaçırıp semaya baktım. İrili ufaklı pamuk yığınları misali bulutlar, üstümüzden uçarcasına gelip geçiyordu. Onlara sessiz çığlığımla: "Hey hey! Nereye nereye gidiyorsanız beyaz bulutlar Beni de alın,