'Nil'ovski

Bir yaz günü geldiler. Zeynep Erekli ve Barış Aktınmaz.

Hani pek görmediğiniz ama kalbinizde yerli yerinde duran insanlar vardır ya, onlardandılar.
Zeynep'i çocukluğundan tanıyorum.
Rıza abinin, yüzünü kendine benzettiği ama cıvıl cıvıl ruhunu ellerinde tutamadığı, sözle her şeyi anlatabilen kızı.
Barış'la bir kez çalışmıştık.
Benim kara yatmış gibi bir fotoğrafımı çekmişti.
O fotoğrafa baktığımda, içimde Barış'ın gördüğü o sakin, huzurlu, uslu kızı görüyorum.
Meraklı insanlar sıkılmazlar.
İşini iyi yapanlar acele etmezler.
O gün bahçeye geldiklerinde, Zeynep sormadan soruyordu.


Barış da çekmeden çekiyordu.
Sanki hayattan bir gündü ama kalacaktı hafızaya.
Çünkü resimleri olacaktı o günün ve hikayesi olacaktı.
Öylesine gelip geçmeyecekti.
Biri kelime dokuyan, biri de kareler donduran iki güzel insan yan yanayken, nasıl öylesine bir gün olurdu ki o yaz günü
Bense, kalbini açtı mı açanlardandım.
Çocukluğumda yapılmış bütün tembihlere rağmen, seveceğimi hissettiklerime pergel gibi açardım kalbimi.
İçeriyi darmaduman etme ihtimallerini hesaplamazdım.
Çoğu da öyle bir şeye kalkışmadı zaten.
Ben de oğluma bana yapılan o tembihleri yapmadım bu yüzden.
Kalbi açmaktan hiç zarar çıkmaz.
Temiz bir kalbe giren herkes, kötü niyetleri kapıda çıkarır.
Bu nedenle, her şeyini saklı tutmayı seven ben, evimizin kapılarını sonuna kadar açtım onlar gelince.