Serdar'ın, Aziz'e yemekte anlattıkları

Aziz Arif, yemek masasına iPad'le oturup bir de üzerine Roblox'ta oynadığı oyunu açıp, bir şeyi kovalamaya ve bir şeyden kaçmaya başlayınca, babası dayanamadı ve başladı anlatmaya...

"Bak Azi senin beş duyun var. Görme, duyma, tatma, dokunma ve koklama.
Bu duyularla içine aldıkların hep güzel, iyi ve sağlıklı olmalı. Gözünden içeri girenlerin güzel ve faydalı olması lazım.
Güzel filmler, güzel kitaplar, güzel nesneler, doğanın güzellikleri...Duyduklarımız güzel ve ilginç olmalı.
Güzel müzikler, güzel sözler, doğa sesleri, sessizlik...
Burnunun aldığı kokular doğal ve güzel olmalı.
Doğadaki kokular...
Diline değenlerin tadı güzel, faydası çok olacak.
Ne kadar doğal o kadar iyi...
Derine dokunanlar sağlıklı olmalı.
Pamuk, keten...
Beş duyun ne kadar çok güzel ve faydalı şeyle buluşursa o kadar iyi. Bu oyunda bunların hiçbiri yok!
Hipnotize edici bir müzik ve bitmeyen bir kovalamaca."
Aziz Arif, bunları dikkatle dinledi.
Çizimlere baktı.
Kulak deliğinden, burun deliklerinden, gözlerinden, dilinden ve teninden ona ulaşan bir sürü şey olduğunu fark etti.
Belki de hiç böyle düşünmemişti.
Ben de hiç böyle düşünmemiştim.
Üzerinde türlü delikler ve hassas duyargalar olan etten kemikten bir varlığız.
İçimize bir sürü bilgi boca ediliyor.
Kimi kulaklardan, kimi gözlerden, kimi burundan, kimi dilden, kimi tenden.
Bunların çoğunu filtrelemeden, tartmadan, bize iyi gelip gelmediğini düşünmeden içimize kabul ediyoruz.