Avrupa 'yalan haber'e karşı ordulaşıyor

Konuyla ilgili ilk haberi, bugünlerde terörle mücadeleye teşvik ettiğimiz İsveç'ten duymuştum.Bu yılın ocak ayında, 'Psi-kolojik Savunma Ajansı' adıyla oluşturulan kurum, sadece 'doğrulama servisi' veya yalan haber yayanları tespit etme amaçlı değildi.İsveç hükümetinden yapılan açıklamaya göre, Ajans, "İsveç ordusuyla" da birlikte çalışacaktı.Zira İsveç, yalan haberin, sadece boşboğazlık, klavye kahramanlığı veya siyasi muhalefet için kullanılmadığını biliyor.Yalan haber, halk içinde huzursuzluk, karamsarlık, yılgınlık ve toplumsal çatışma yaratmak amacıyla 'psikolojik harp' yöntemi olarak kullanılıyor.O yüzden İsveç, bu yeni kurumun adını 'Psikolojik Savunma Ajansı' koydu ve 'ordu' ile birlikte çalışma sistemi getirdi.Elbette siyasi olarak hükümetle ve hükümetin bir parçası olarak polis ve 'istihbarat'la da...Ajansın başına da Henrik Landerholm adlı bir eski asker getirildi. Landerholm, askeri kariyerinden sonra milletvekilliği ve Savunma Komitesi Başkanlığı; büyükelçilik ve Savunma Akademisi Rektörlüğü yapımış bir isim.Landerholm şimdi, İsveç'in NATO üyeliği için Türkiye'nin 'terörle mücadele' şartlarını yerine getirme sürecinde, ülkenin ilk Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atandı.Benzer bir başka kurumu Fransa kurmuştu.'Viginum' adıyla kurulan kurumun görevi şöyle açıklanmıştı: Demokratik hayata müdahaleleri tespit etmek...Konuyla ilgili yeni haber, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bir adım daha atarak, Dışişleri Bakanlığı'nda bir 'izleme ve strateji müdürlüğü' oluşturdu; ekibin içine de Genelkurmay Başkanlığı'ndan bir general atandı.Macron, 'yalan haberle savaş'ı ne kadar ciddiye aldığını da şu sözlerle vurguladı:"Fransa'ya karşı yanlış bilgi ya da söylemlerin yayılmasına seyirci kalmayacağız. Bu savaş biçimi karşısında daha agresif olacağız. Yanlış anlatılarla şiddet iştahı yaratan, halkı manipüle etmek, güvenliğimize ve nüfuzumuza meydan okumak için kurulan dijital hayvanat bahçesine karşı mücadele edeceğiz."Bu konu ABD, İngiltere, Almanya gibi diğer batılı ülkelerin de gündeminde; yasalar çıkarıldı, değişik kurumlar kuruldu veya var olan kurumların görevlerine eklendi.Ancak İsveç ve Fransa'yı özellikle hatırlatmamın nedeni, konuyu 'askeri' bağlamda da ele alıyor olmaları.Çünkü yalan haber salt bir 'haber alma özgürlüğü' ya da 'siyasal eleştiri' kapsamında değerlendirilmiyor.'Psikolojik savaş' olarak değerlendiriliyor.Ki, bu doğru...Batı ülkelerinde bu yönde çıkarılan yasalar ve kurulan kurumlar eleştiriler de aldı.Ancak eleştirilen yönleri 'yargı' ve 'siyaset'e havale edildi; 'askeri' ve 'istihbari' yönlerine yönelik eleştiriler ise dikkate alınmadı.Bu ülkelerde kayda değer kimse de sesini çıkarmadı zaten.Bir de Türkiye'ye bakın...En çok da İsveç'ten 'fon' alan ve Türkiye'deki demokratik düzeni kullanarak Türkiye'ye karşı kampanyaların sözcüleri olanlar, yine seslerini yükseltti.Cesurdular ve başarılıydılar.Zira 40 yıldır ülkenin kanını emen terör örgütünü, 'mazlum halkların hakkını arayan, dağda yere izmarit bile atmayan örgüt' olarak pazarlamayı başarmışlardı.Örgütle bağı bilinen 'siyasi parti'yi, Kürtlere 'Kürt partisi', Türkiye'nin geneline ise 'Türkiye partisi' diye pazarlama başarısı da takdire (!) şayandı.İsveç ve Fransa örneğini verdim ki, Türkiye'de insanların iyi niyetinden, yalan karşısındaki masumiyetinden yararlananlar, artık bunları başaramasın.Yalan haber, cephe gerisinde halkın direncini kırmak, bütünlüğünü bozmak için yapılan en kirli saldırıdır.'Görünen' düşmana karşı ne kadar cesur ve kabiliyetli isek, görünmeyene ve içimizde gizlenene karşı da o kadar cesur olmalı ve kabiliyet geliştirmeliyiz.ŞUŞA'YA BİN SELAM... Azerbaycan'ın Karabağ'ı Ermenistan işgalinden kurtarmasının ikinci yıldönümü.Tarihi olaylar birbiri ardına geliyor...Bunun 'unutturucu' bir etkisi var.Şuşa kentinin işgalden kurtuluşunun ikinci yıldönümü için Socar Türkiye'nin hazırlattığı videoyu dün izleyebildim.'Şu şa...' ile başlayan kavramları şiirleştirmişler:Şu şahane topraklar...Şu şairler...Şu şarkılar...Şu şaheserler...Ve Şuşa görüntüleriyle, Azerbaycan Türk kültür ögeleriyle görsel bir şölene çevirmişler.Ve en duygulandıran tarafı 'Türkiye-Azerbaycan birlikteliği'ni vurgulamışlar.Ordular toprakları