Akşener'in kastettiği 'başbakanlık gibi başkan yardımcılığı'

Geçtiğimiz cuma günü BBC Türkçe'de Ayşe Sayın'ın haberinde okudum.Hafta sonu biraz ilgili partilere kulak verdim.Habere dair yorumum netleşti.BBC'nin haberinde dikkatimi çeken unsurlar şunlardı:"CHP yöneticileri, Kılıçdaroğlu'nun 'ortak aday' olmasına kesin gözüyle bakarken, İYİ Parti daha temkinli. Altılı masa içinde yer alan siyasi partiler de, Kılıçdaroğlu'nun 'seçilip seçilemeyeceği'ne, özellikle muhafazakar seçmenin CHP'li bir adaya oy verip vermeyeceğine odaklanıyor.""Akşener'in hedefini 'başbakanlık' olarak açıklaması nedeniyle, 'Başkanlık Sistemi'nde bunun nasıl olacağına ilişkin formüller de tartışılıyor. İYİ Parti'de bu konuda netleşen görüş, seçimin kazanılması halinde, 'Fiili Parlamenter Sistem'in uygulanması yönünde. Bir parti yöneticisi, 'Mevcut sistemde cumhurbaşkanının yetkilerini bir bölümünü cumhurbaşkanı yardımcısına devredebileceğini öngörüyor. Dolayısıyla seçilecek cumhurbaşkanı da bu şekilde yetkisini devredebilir. Zaten önceden yapılmış bir protokol çerçevesinde cumhurbaşkanının yetkileri tanımlanacak. Bu protokole göre anayasa değişiklikleri yapılacak. Tanımlandığı için, bakanlar kurulunun atanması ve yürütme göreviyle ilgili görevlerini, birinci partinin genel başkanına verebilir. Yani koalisyon benzeri bir görev paylaşımı olabilir."Birinci paragraf, Kılıçdaroğlu'nun tüm 'aday olayım' baskısına rağmen Akşener'in 'daha dur bakalım' modunu koruduğunu gösteriyor.İkinci paragraf ise Akşener'in 'fiili başbakanlık' anlamına gelecek bir 'başkan yardımcılığı' beklediğini.Haberde, "CHP'lilerin masada yer alan partilerin 'kaç genel müdürlük alacağı, kaç milletvekili çıkaracağının' tartışma konusu olmayacağını" söylediği de belirtiliyor. Yani, fiili başbakanlık görevi yürütecek başkan yardımcılığı ve bakanlıklar konusunda fedakarlık mümkün...İyi Parti'de, Kılıçdaroğlu'nun Maltepe mitingi, "altılı masada karar verilmeden fiili adaylık dayatması" olarak algılanmış ve rahatsızlık yaratmış.İsim veren vermeyen 'parti kaynakları'nın medyada yer alan açıklamalarına bakınca, "bu Kılıçdaroğlu'nun siyasi nezaketine, kişisel ihtirastan uzak, sonuç odaklı politik tavrına uygun değil" gibi ifadelerle, 'nezaketsizlik ve ihtiras' olarak değerlendirildiğini okudum.Kulak verdiğim kaynaklar, daha önce yazdığım, "Akşener kimin başkan adayı olacağını değil ama kimin olmayacağını belirlemek istiyor" tespitini doğruladılar.Akşener'in tercihi, 'sağ seçmenin oyunu alabilecek' bir aday.Ancak kendisinin fiili başbakanlığı söz konusu olursa, bu oyu kendinde toplayarak, CHP'li Kılıçdaroğlu'nu kabul ettirebileceğinin mesajını veriyor.Altılı masadan idealist manifestolar, 'uluslararası karar vericiler'e yönelik 'bizimle çalışın' mesajları çıkıyor.Ama 6 kişiden hiçbiri, kafalarındaki asıl hesabı masaya yatırmıyor.Birbirlerini 'iskandil etmeye' devam ediyorlar.Bu 'samimiyet'le kurulacak 'başkanlık koalisyonu'nun Türkiye'ye ne getireceğini düşünün.Daha doğrusu Türkiye'ye neye, nelere mal olacağının...Salim kafayla... KILIÇDAROĞLU NEDEN GOBBELS'E RAHMET OKUTUYOR Hitler'in propaganda uzmanı Goebbels'e isnat edilen 'Büyük Yalan' taktiğini duymuşsunuzdur.Bu taktik, Göbbels'e atfedilse de, Wikipedia'da, bizzat Göebbels'in bu taktiğin uzmanı olarak İngilizleri gösterdiğine dair bir kaynak gördüm.Goebbels'in, 12 Ocak 1941'de yazdığı "Churchill'in Yalan Fabrikası" (Aus Churchills Lügenfabrik) başlıklı makalede, "Temel İngiliz liderlik sırrı, belirli bir zekaya bağlı değildir. Aksine, oldukça aptalca bir kalın kafalılığa bağlıdır. İngilizler, yalan söylediğinde büyük yalan söyleme ve ona bağlı kalma ilkesini izler. Gülünç görünme riskine rağmen yalanlarını sürdürüyorlar..." diye yazmış.CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun yürüttüğü yalan kampanyası belki de bu yüzden "Göebbels'e rahmet okutur" cinsten.(Ya da "CHP'nin yönetimindeki kadroların Genel Başkan Kılıçdaroğlu ağzından yürütttüğü kampanyanın" mı demeliyim)Churchill, hem bir 'büyük yalan' taktiği uygulamış hem bu taktiğin uygulayıcısı olarak rakibini göstermiş!CHP'nin 'iletişim uzmanı' propagandisti de, "Büyük yalan söyleyin ama büyük bir yalan olsun. Sonra onu bıkmadan tekrar edin. İnsanlar sonunda inanmaya başlayacaktır" diye özetlediği taktiği, "AK Parti iktidarının kullandığını" öne sürmüştü.Göebbels bir yerde yanılmış, hiç de kalın kafalı işi değil.Churchill, bu taktiği kendi kullanıp Göebbels'e, Hitler'e mal etmeyi başarmış.Ama bu yöntem kalın kafalılar tarafından yürütüldüğünde, rakibinin üstüne yapışmadan, kendi propaganda taktiği olduğu ortaya çıkarılabiliyor!Bkz; 'gülünç görünme riskine rağmen yalanlarını sürdüren' CHP Genel Başkanı ve ona "bu taktiği Erdoğan yapıyormuş" gibi satan propagandisti...'ÖZ KILIÇDAROĞLU