Eskişehir'e doğru

Bir akşamüzeri jandarma bölük kumandanı, jandarma eri İsmail Kahraman ve iki askere haber göndererek hazırlıklarını yaparak tabura gelmelerini söyledi. Tabura gittiklerinde yirmi iki asker tam teçhizatlı bekliyordu. Bu sayı sonradan sekseni bulmuştu.

Kimse neden bir araya geldiklerini bilmiyordu. Sonra yüzbaşı geldi ve askerlere "Kubilay" hadisesini sordu. Bir iki asker hadise hakkında bildiklerini anlattı. Yüzbaşı, "işte Kubilay hadisesi gibi bir olay... Bir hoca etrafına yirmi otuz kişiyi toplamış ve Isparta'ya gelmiş zabıta da onu yakalayıp hapse atmış. Hep beraber gidip o Kürt Hoca'yı alacağız" dedi.

Askerler tam teçhizatlı Ankara'dan trene binerek yola çıktılar. Afyon'da trenden inip yola kamyonla devam ettiler. Gün doğarken Isparta'ya vardılar. Uzun yoldan gelen askerlere yemek verildi. Yemekten sonra Isparta başsavcısı, hapishane başgardiyanı da yanlarına geldi. Bir müddet sonra hapishaneye gittiklerinde etraf askerlerle çevrilmişti.

Teğmen, "İsmail, benimle gel!" dedi. O da hemen peşine düştü. Bir araya toplanan mazlumların yanına vardıklarında savcı elindeki dosyadan nur talebelerinin isimlerini okuyordu. En son Bediüzzaman'ın ismini okudu. İsimler okunduktan sonra eller kelepçelendi. Bediüzzaman'ın ellerine kelepçe vurulmadı. Sonra sırayla kamyonlara bindirildiler. Bediüzzaman ayrı bir araca bindirildiğinde elinde bir çanta, topraktan bir bardak vardı.

Risale-i Nur talebeleri Isparta'dan ayrılırken sokaklarda insanlar sel gibi akıyor, vicdanlar yanıp tutuşuyordu. Her yerde "Bunlar idam olacak, bunlara yanaşan, bunlarla konuşanlar da idam olacak" şeklinde yüreklere korku pompalanıyordu. Jandarma eri İsmail Kahraman, Bediüzzaman'ı görünce bir müddet onu uzun uzun süzdü. O ana kadar gördükleri ona yüzbaşının anlattığı gibi biri olmadığını kanaatini uyandırmıştı. Kamyonlar bir müddet daha yol aldı. Görevli kumandan Binbaşı Ruhi Bey dikkatle Bediüzzaman'ın hareketlerini ve vakarını kimseye sezdirmeden izledi. Kısa bir süre düşündükten sonra bunların masum olduklarına tam kanaat getirdi.

Akşam namazı vakti gelince komutan İsmail'e işaret ederek çeşme başında durmalarını söyledi. İsmail de askerlere işaret verdi ve çeşme başında durdular. Talebeler abdest aldı ve cemaatle namaz kıldılar. Namazdan sonra tekrar kamyonlara binerek yola devam ettiler. Kamyon bir müddet yol alırken yolun belli kısımlarda süvari askerler güvenlik tedbirleri almıştı. Gece geç vakit kamyonlar Afyon'a vardığında vali ve garnizon komutanı onları bekliyordu. Bir müddet sonra onları tren istasyonuna götürdüler. Talebeler kamyonlardan sıkı güvenlik önlemleri içinde indiler ve daha sonra trene bindirildiler. Bediüzzaman yalnız başına bir kompartımana alındı, talebeler ise farklı kompartımanlara yerleştirildi. Yolculuk boyunca askerler sırayla kompartıman kapısında nöbet tuttular. Bediüzzaman'ın kompartıman kapısında gece yarısından sonra nöbet sırası İsmail Kahraman'a gelmişti. İsmail nöbet yerine geçerken Teğmen, "İsmail, gözünü dört aç, tüfeğine süngü tak, hiç oturma!" dedi. İsmail dikkatle Bediüzzaman'ın kapısında süngülü vaziyette bekledi. Şafak sökerken Bediüzzaman kompartımanın penceresini açtı. İsmail'e baktı. Sonra toprak testideki su ile abdest aldı. Sabah namazına durdu. Bir süre sonra tren Eskişehir'e vardı. Üst düzey güvenlik önlemleri içinde Bediüzzaman ve talebeler Eskişehir hapishanesine teslim edildiler.