Bayram Yüksel bir akşamüstü eve doğru gelirken evlerinin önünde görülmemiş bir kalabalık görür. Meraklı ve korku dolu bakışlarla kalabalığı süzerek neler olabileceğini anlamaya çalışır.

Bayram Yüksel'in ağabeyi Sadık yanına gelir, kolundan çekerek onu kilere götürür. Ağabeyine 'burada ne oldu' diye sorar. Sadık; "Mustafa ağabeyim öldü" der. (Mustafa, Bayram Yüksel'in üvey kardeşidir. Psikolojik rahatsızlığından köyde herkesle sürekli sorun yaşar.) Mustafa, babası Mehmet Ali ile sözlü bir tartışma yaşamış, sonrasında iş kavgaya dönüşmüştür. Mustafa kavga anında kendini kaybeder ve hınçla babasını yere devirir. O anda evde Bayram Yüksel'in kız kardeşi Fatma'dan başka kimse bulunmamaktadır. Fatma, babasına yardım için dışarı koşar. Fatma babasını kurtarmak için yaptığı müdahalelere rağmen Mustafa'ya gücü yetmeyince, taşı kaptığı gibi Mustafa'nın başına indirir. Mustafa beyin kanaması geçirerek orada ölür. Jandarma, Fatma başta olmak üzere Yüksel ailesinin tüm fertlerini tutuklayıp hapse atar.

Köyün eşrafından Hacı Yüksel Efendi, Afyon'a gider ve Yüksel ailesi için bir avukat tutar. Avukatın yaptığı araştırmalar sonucunda yaşı tutmayan Bayram Yüksel'in suçu üstüne alması gerektiğini Hacı Yüksel Efendiye söyler. Bayram Yüksel alınan karar sonrası hapse girmeyi kabul eder. Bayram Yüksel on altı yaşında, Afyon cezaevine girer. Cezaevi ona bir okyanus kadar korkunç ve tehlikeli görünür. Kaderin ona nasıl bir gelecek hazırladığından habersiz, korku ve endişe içinde ranzasına oturur. Cezaevindeki birkaç günden sonra mahpusların çoğunun yaptığı boncuk dizme işine girerek harçlığını çıkarmaya çalışır. Baba Mehmet Ali, oğlu Bayram Yüksel'i ziyaretinde boncuk dizdiğini öğrenince ona kızar. "Bırak boncuk dizmeyi. Hocaların yanına git, onlardan Kur'an ve iman dersi öğren" diye ona nasihatte bulunur. Bayram Yüksel, baba nasihatinden sonra Nur talebelerine yakın olmaya başlar. Önce Ceylan Çalışkan'dan Kur'an yazısını öğrenir. Daha sonra Ahmet Feyzi Kul, Mustafa Osman, İbrahim Fakazlı, Hıfzı Bayram, Osman Çalışkan, Mustafa Acet gibi Nur talebeleriyle birlikte Risale yazmaya başlar. Zübeyir Gündüzalp'ten de Risale-i Nurun düsturları ve hizmet tarzı hakkında çok şey öğrenir.

Bayram Yüksel Afyon ili Bolvadin ilçesine bağlı Çoğul Köyünde dünyaya gelmişti. Çocukluğundan itibaren dilden dile Bediüzzaman Said Nursi hakkında söylenen menkıbelerle büyümüştü. Bediüzzaman'ın çok az yemek yediğini, birkaç zeytinle idare ettiğini, kalplerde geçeni bildiğini köylülerden duymuştu. Bu büyük zatı ziyaret edip elini öpmeyi hep istemişti. Bayram Yüksel, Nur talebeleriyle tanıştıktan sonra Bediüzzaman'la ilgili köydeki söylenenleri bir bir hatırladı. Bir gün fırsatını buldu, tecrit koğuşta bulunan Bediüzzaman'ı ziyaret etti ve ellerinden öptü. Daha sonraki günler ise Bediüzzaman'ın koğuşunu silip süpürmek gibi bazı küçük hizmetlerini de görmeye başladı. Gardiyanlar onun bu ziyaretlerinden rahatsız oldu ve hakaret ederek dayak attılar. Bediüzzaman bu arada cezaevinde Nur hizmetine hayatını vakfeden halis ve sadık talebelere tayinatlarını da verirdi. Bu ücret hayatını hizmete vakfeden talebelere günlük ekmek parası olarak verilirdi. Bayram Yüksel'in Bediüzzaman'la görüşmelerinden sonra ona da tayinat verildi. Bu da onun talebeliğe kabulü anlamına gelirdi. Bayram Yüksel mutlu ve huzur içinde Nur talebeleri ile cezasını çekerken mahkemesi sonuçlandı. Yaşı tutmadığından üç yıl hapis cezası kararı çıktı. Sonra çıkan af kanunu ile ceza iki yıla düştü. Bir yıl cezasını çektikten sonra hapisten çıktı. Bayram Yüksel hayatı boyunca hep hesapta olmayan işlerle karşılaştı. Cezaevine düşmesi, Bediüzzaman'la tanışması ve Kore savaşından sağ salim dönmesi gibi ihtiyarı dışında bir yerlerde istihdam edildi. Bu sadakat ve hizmet aşkı, yurt dışındaki feci bir trafik kazası sonucu (Bayram Yüksel ağabey, 19 Kasım 1997 tarihinde Almanya'dan Türkiye'ye dönerken Bulgaristan'da geçirdikleri trafik kazasında vefat etmişti.) vefatına kadar devam etti. Bayram Yüksel Bediüzzaman'ın hizmet tarzını çocuk yaştan öğrenip yürüten has talebesi olarak tarihteki yerini aldı.