M. Latif Salihoğlu

Yeni Asya

Elaziz'in aziz kahramanları

Şu sıralar Gakgoşlar diyârı Elaziz'deyiz. Gakgoş, kekê-kardeş-birader demektir.Buradan önce bir hafta süreli Diyarbekir programımız vardı. Oradaki okuma-seminer programıyla ilgili haberi gazetemizden okumuşsunuzdur. Elaziz programımız devam ediyor: Okuma, ziyaret, sohbet, seminer... Bu arada, çevrede çeşitli ziyaretler gibi, ayrıca dost ve okuyucul

Risâlelerin Osmanlıca yazılması

1928'deki "Harf İnkılâbı"ndan evvel birtakım hazırlık ve altyapı çalışmaları yapıldı. Bunlardan biri de Mustafa Kemal'in 9 Ağustos günü İstanbul Sarayburnu'nda yapmış olduğu geniş katılımlı çalışmadır.Yerli ve yabancı basının dâvet edildiği bu plânlı çalışma, yakında başlatılacak olan "Latince İnkılâbı"nın habercisi mahiyetindeydi. Nitekim, öyle de

Emeklilik yok, emektarlık var

Elli yaş ve sonrası, çoğu kimse için emeklilik devresidir. Emeklilik dönemi ise, bazıları için çalışma hayatından elini-eteğini çekmek demektir. Hatta, o dönemi yaşayan bazı kimselerden şu tarz sözleri duyarsınız: Ben artık emekliliğin tadını çıkarıyorum.Emeklilik nasıl bir tat veriyorsa artık... Verdiği tat, şayet "ununu eleyip eleği asmak" tarzın

Korku ile yaşanmaz ki...

Ağustos 1995'te Barla'daki Çam Dağı'nın tepesindeyiz.Orada kurduğumuz çadırda kalıyoruz. Bir gün, Sıddık Süleyman'ın öz yeğeni seksen küsur yaşındaki Hüseyin Bülbül Ağabey geldi. Gün boyu onunla sohbet ettik; son derece orijinal gördüğümüz hatıralarını dinleyip bir bir not ettik. İşte, nakletmiş olduğu o hatıralardan biri de "korku" duygusu ve mese

Tereddüt hâsıl etmek, münafıklık alâmeti

Buhârî-i Şerifte yer alan bir rivayette, münafıklığın üç alâmeti şu şekilde sıralanıyor:1. Konuştuğunda yalan söyler, 2. Söz verdiğinde sözünde durmaz, 3. Kendisine bir şey emanet edildiğinde ona hıyânet eder. Tabiî, münafıklığın daha başka işaret ve alâmetleri de var. Tahkik ehli olduğuna inandığım bir zâttan, yine sahih rivâyete dayalı olarak şun

Dinden soğutan günahkâr siyaset

Yaşadığımız en büyük bir sevinç ve saadet hali, muhtaç ve müştak bir insanın sizinle hidayet dairesine girmesidir. Böyle bir neticeye şahit olduğunuzda, dünyanın en bahtiyar insanı oluyorsunuz.Esasen, kanaat ve itikadımız da bu merkezdedir. Zira, "Birinin sizinle iman ve hidayet dairesine girmesi, sahra dolusu kırmızı koyun (deve) sadaka vermekten

"Hakta sebat"ın meyvesi

Bir önceki yazıda, zulüm ve baskılar karşısında "sabır ve tahammül" göstermenin meyvesinden söz etmiştik. Bu yazıda da, hakkı bulduktan sonra "hakta sebat" etmenin meyvesi, neticesi, mükâfatı üzerinde durmaya çalışalım.Bu noktalarla bağlantılı olarak, meselâ kendi hayatımı, mizacımı, tabiatımı yokluyorum. Yani şahsî olan sabır, sebat ve tahammül ka

Fedâiler ile zorbaların mücadelesi

Kastettiğimiz mücadelenin en çetin sahneleri, vaktiyle (bilhassa 1944'ten sonra) Emirdağ'da yaşandı.Üstad Bediüzzaman oraya sürgün olarak gönderildikten sonra, en alt kademeden en üst düzey yöneticilere kadar olan sivil-asker memurlarının hemen tamamı seçilerek oraya tayin edildiler. Emirdağ'a tayin için seçilenlerin ortak özelliği, "Dine muarız v

Emsâlsiz sabır ve tahammülün meyvesi

İnsan bazen dayanılmaz görünen baskıların hedefi haline gelir. Bazen hayattan usandıran zulüm ve haksızlıklara mâruz kalır. Bazen türlü dert ve sıkıntıların üst üste geldiğini görür.Bu gibi durumlarda, iman ve iradesi zayıf olanlar takattan düşer. Kendini kaybeder. Öyle ki, ne yaptığının farkında bile olmaz. Çünkü, kişi kendinde değil. "Min gayr-i

Prens Bismark'ı rahmetle anıyoruz

Günün Tarihi: 30 Temmuz 1898Birleşik Almanya'nın ilk Şansölyesi (hükûmet başkanı) Prens Bismark, 30 Temmuz 1898'de vefat etti. Bu zatı rahmet anmamızın öncelikli sebebini şu şekilde sıralayabiliriz: Asıl ismi "Otto Eduard Leopold" olan Prens Bismark, hem Osmanlı'ya samimi dost, hem Müslümanlara ciddi taraftar, hem de Hz. Muhammed'e son derece hürme