"Hakta sebat"ın meyvesi

Bir önceki yazıda, zulüm ve baskılar karşısında "sabır ve tahammül" göstermenin meyvesinden söz etmiştik. Bu yazıda da, hakkı bulduktan sonra "hakta sebat" etmenin meyvesi, neticesi, mükâfatı üzerinde durmaya çalışalım.

Bu noktalarla bağlantılı olarak, meselâ kendi hayatımı, mizacımı, tabiatımı yokluyorum. Yani şahsî olan sabır, sebat ve tahammül kabiliyetime bakıyorum, doğrusu güven verici bir sermaye, itimat edecek bir kabiliyet, tatmin edecek bir kapasite bulamıyorum.

Lâkin, inandığım ve bütün zerratımla teslim olduğum kudsî hakikatlere baktığımda, büyük ölçüde durumun değiştiğini görüyorum.

Nefsimi susturan o kudsî hakikatler, bana şu tesirli dersi veriyor: Her ne sûretle olursa olsun, inandığına göre yaşamalısın. İnandığın istikamette, tam bir azim ve kararlılık içinde gitmelisin. Asabî davranmamalısın. Tehevvüre kapılmamalısın. İtidâlini bozmamalısın. Nemelâzım deyip gitmemelisin. Gördüğün zulüm, baskı ve haksızlık karşısında, emsâlsiz bir sabır, tahammül ve dirayet göstererek durmalı, durabilmelisin. Aksi hâlde, netice-i imtihanı kaybedersin. Bak, senin aziz Üstad'ın hiç haktan yüz çevirdi mi Hiç "Benden bu kadar" deyip pes etti mi Hiç ye'se kapılıp karamsarlığa düştü mü Âhir ömre kadar, inandığı istikamette hizmetine, faaliyetine devam etmedi mi Madem öyle, o hâlde sen de gördüğün sıkıntılar ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin, yaratılış gayeni unutmadan ve inandığın istikametten zerre inhiraf etmeden "sevk-i İlâhî" ile üzerine tevdi edilen hizmete, vazifeye tam bir azim ve kararlılık içinde devam et.

Evet, inandığım kudsî ve bâkî hakikatler, bana bunları tesirli bir sûrette ders veriyor. Hâzâ min-fadli'r-Rabbî.

İnsan, esasın fıtraten hakkı, hakikati aramaya meyyaldir. Araya araya hakkı, hakikati, istikameti bulmak ister. Lakin, bu herkese nasip olmaz.

Onun için, hakkı bulmak büyük bir mazhariyet iken, hakta sebat etmek en büyük bir mazhariyettir. Zira, bazıları var ki, hakkı ararken boynuna batıl düşer; aralarındaki farkı bilemez, batıla yapışıp kalır. İşte, bu insan için çok büyük bir imtihandır.

Bir diğer büyük imtihan ise, hakkı bulduktan sonra, onda sebat etmek, onda karar kılmaktır. Hayatının sonuna kadar, hak olan o dairede, o mustakîm çizgi üzerinde sebat etmektir; sarsılmadan ve inhiraf etmeden gidebilmektir, asıl büyük imtihan.

İşte, mü'min kimse en çok bunun için duâ etmeli: Âhir ömre kadar, tâ son nefese kadar imandan, haktan, istikametten sapmama, ayrılmama duâsı...