M. Latif Salihoğlu

Yeni Asya

Dayanılmaz sıkıntılara karşı

Nur Külliyatından Mektubat'ı okuyup mütalâa ediyoruz. Üçüncü, Dördüncü ve Altıncı Mektuptaki bahislerin birkaç cihette birbiriyle doğrudan bağlantılı olduğunu görüyoruz.Buradaki bahislerden, bilhassa şu dünya hayatında yaşadığımız "derin acılar"a, yahut bir şekilde karşılaştığımız "dayanılmaz sıkıntılar"a karşı nasıl davranmamız gerektiğine dair te

12 Eylül'ü savunanların oranı!

Bir darbe cuntası, bundan 44 sene evvel (12 Eylül 1980) ülke yönetimine el koydu. Süngü zoruyla partileri kapattı, Anayasa ve Meclis'i fesh etti; ancak, uzun süre süngünün üzerinde oturamadı.7 Kasım 1982'de yeni Anayasa için referanduma gidildi. Korku ve tehdit yüklü atmosferde, ayrıca tek yönlü bir propagandanın da etkisiyle, o "Darbe Anayasası" i

"Dağ kumandanı" çobanlar

Kendini beğenmiş kibirli bazı kimseler, çobanları sosyal hayatın alt tabakasında görürler. Öyle ki, cemiyet içinde "Dağdaki çoban ile benim oyun aynı mı" diyen bencil kafalılara bile rastlamak mümkün.Dahası, böyleleri beğeni aldıklarına ve taraftar bulduklarına göre, bunların sayısı azımsanmayacak ölçüde bir yekûn tutuyor demektir. Oysa, hürriyetçi

Darbecilerin Sivas'taki işkence kampı

Günün Tarihi: 10 EYLÜL 1962Nur'un cesur zâbitlerinden biri olan Yüzbaşı Mehmed Kayalar (1913-1994), bilhassa 1950'li yıllarda Diyarbekir'de yaptığı hizmetler dillere destan olmuştur. Öyle ki, onun efsanevi kahramanlıkları nesilden nesile anlatılmaya günümüzde de devam ediliyor. İşte, o müstesnâ zâtın içinde bulunduğu 485 mâsum vatandaş, 27 Mayıs Da

En büyük makam daima Kurân'ın

Risâle-i Nur Talebelerine karşı zaman zaman çok haksızca ve insafsızca isnatlar, ithamlar yapılıyor.Meselâ deniliyor ki: Bunlar, (haşa) peygamberi önemsemezler; sürekli Bediüzzaman'dan söz derler. Bunlar, (haşa) Kurân'ı bile önemsemezler; devamlı şekilde Nur Risâlelerini okurlar. Hariçten bakan art niyetli kimseler, ne yazık ki tabloyu öyle okurlar

Nur ve Gül Fabrikası: İkiz göz gibiler; bir görürler

Risâle-i Nur'un ilk telif ve intişar ettiği Isparta'da iki mânevî fabrika tesis olundu: Nur ve Gül fabrikaları.Nur fabrikasının hademe ve sahipleri, İslâmköylü Hafız Ali'nin (1898-1944) şahsında temsil edilirken, Gül fabrikası ise, Isparta Senirceli Hüsrev Altın-başak'ın (1899-1977) sahipliliğinde zikrediliyor. Hüsrev Efendi, Nurları yazmakta ve bi

Unsurları kaynaştırma formülü

Farklı din, dil ve etnisiteye bağlı insanları birbirine yakınlaştırıp kaynaştırmak için güvenilir nitelikte birtakım ortak paydalara ihtiyaç var: Devlet, millet, bayrak, vatandaşlık, dindaşlık, adalet, hürriyet, demokrasi, cumhuriyet gibi birbirler...Kezâ, Allahımız bir, Peygamberimiz bir, kitabımız, kıblemiz gibi birbirler... Paha biçilmez bu değe

Tek adamcılık, toplu iflâsa götürür

Bir önceki yazıda da ifade ettiğimiz gibi, küfür ve dalâlet cereyanı, bu zamanda bir şahs-ı manevî sûretinde hükmediyor.O küfrî cereyanın zındık taraftarları da istiyorlar ki, iman ve hidayet cenahında olanlar fani ve çürütülebilir şahıslara bağlansın. Faaliyetlerini öyle idame ettirsin. Yani, ehl-i imandan olanların iradeleri şahısların eline geç

Şahs-ı mânevî metindir, galiptir

Eski zamanlarda daha çok hükümetleri temsil eden liderler arasında çatışma-kapışma yaşa-nırdı. Hangi tarafın lideri daha zeki, bilgili, tecrübeli ise, diğer tarafa galebe çalar, üstünlük sağlardı.İçinde bulunduğumuz şu dehşetli Âhirzamanda ise, şartlar büyük ölçüde değişmeye başladı. Şahs-ı vahitden ziyade, şahs-ı mânevî hükmediyor. Şahs-ı mânevî d

Gaddar "ikinci nefs-i emmâre"

Hani söylenir ya "Tebdil-i mekânda ferâhlık var" diye. Bizimki de o hesap. Nakl-i mekân ederek ve bilhassa tefekküre sevk eden, ferâhlık veren mekânları tercih ederek okuma seans-larına devam ediyoruz.Bir başka tabirle, Toroslar'da yaşayan yörükler misâli, biz de bu büyük dağ silsilesinde konar-göçer olduk. Mersin civarındaki Toroslar mevkiinde son