M. Latif Salihoğlu

Yeni Asya

Irkçılık yapanları memnun edemezsiniz

İslâm dairesi içinde iki türlü "milliyet" fikri var: Biri müsbet, diğeri menfî milliyet.Müsbet olanı, tam bir fedailikle milliyetini din ve mukaddesat için kale yapar, kalkan olarak kullanır. Milliyeti din gibi görmez ve dinin yerine ikame etmez. Menfi olanı ise, üstün ırk iddiasındadır. İslâmiyeti geri plâna iter. Milliyeti mâbut ittihaz eder. Din

"Kürt meselesi"ne Türk-Kürt kafasıyla bakmıyoruz

Gündeme gelen meseleler hakkında herkesin kendine göre bir bakış açısı vardır. Hüküm, yorum ve değerlendirmeler de ona göre yapılır.İnsanların hür ve serbest şekilde farklı görüşlere sahip olması gayet normal bir durumdur. İfade hürriyeti ise temel insan haklarındandır. Farklı görüşlerin serbest olarak serd edilebilmesi, aynı zamanda hürriyet ve de

İki zıddı barıştırma çabası

Her çağda, her devirde birbirine zıt şahsiyetler bulunmuştur. Hem de öyle böyle değil, aralarında çok yönlü olarak aykırılıklara rastlanmıştır.ağımızdaki örnekler arasında Said Nursî ile Mustafa Kemal'i liste başında göstermek yanlış olmasa gerek. Said Nursî, bu noktada "Sizin itikadınızca da, aramızda küllî bir muhalefet var" diyor, 29. Mektup'ta.

M. Kemal mevlid istemedi ki

Bu sene hem devlet bürokrasisinde, hem siyasî partiler cenâhında ayyuka çıkan "Mustafa Kemal'e camilerde mevlid okutulması" meselesi tıpkı bir müsamereye dönüştü.Evet, bu meselede adeta bir yaranma, yahut bir işgüzârlık patlaması yaşandı. Mustafa Kemal için mevlid okutma işgüzârlığı yeni bir şey değil. Ne var ki, mevcut iktidar döneminde hem Anıtka

Mareşalin hevesi kursağında kaldı

Mustafa Kemal'in öldüğü 10 Kasım (1938) gününe kadar kayıplarda olan İsmet Paşa, o gün birdenbire ortaya çıktı.Belli ki, öldürüleceği korkusuyla gizlenmişti. Dr. Refik Saydam, bu konuda onu daha evvel şu meâlde uyarmıştı: "Vasiyetini yazan Mustafa Kemal, kendinden sonra senin Cumhurbaşkanı olmanı istemiyor. Kendi adamlarına seni öldürtebilir. Onun

Beşinci Şuâ'daki şablon

Bediüzzaman Said Nursî'nin "Beşinci Şuâ" nâmını alan eserinin ilk telifi Meşrutiyetin tâ ilk yıllarına (1907-1908) kadar gidip dayanıyor. Bilâhare tekmil-tanzim edilerek neşeredildi.Bu risale, Cumhuriyetin ilânından 15 sene kadar telif edilmesine rağmen, ne gariptir ki en çok Cumhuriyetin ilk yıllarında ve daha çok tek parti döneminde bu esere karş

Risaleler nasıl "yazdırıldı"

İnsan bilmediği ve aklının almadığı şeye çoğu kez karşı gelir, muhalefet eder. Hatta, bu hususta nihaî sınıra işaret eden şöyle bir darb-ı mesel var: İnsan cahili olduğu şeyin düşmanıdır.Bu noktadan hareketle diyebiliriz ki: Bediüzzaman Said Nursî'ye ve onun telif etmiş olduğu Nur Risalelerine karşı gelen, muaraza eden, yahut düşmanlık besleyenleri

İman, korku, hürriyet, esaret...

Yüksek bir iman coşkusuyla yazılan İstiklâl Marşı "Korkma!" diye başlıyor.Bu marşın Birinci Meclis'te defalarca okunması ve alkışlar arasında "Millî Marş" olarak kabul edilmesi, İstiklâl Harbinin aynı zamanda kuvvetli bir iman sayesinde zafere ulaştığını gösteriyor. Aksi halde, vatanın işgalden, milletin esaretten kurtulması başka bir bahara kalırd

Cifir ilmi ve ebced hesabı

Risale-i Nur'da cifir ilmi (ilm-i cefr) ve ebcedî hesaba dair muhtelif bahisler var. Bilhassa Birinci Şua ve Rumûzât-ı Samedaniye gibi risalelerde bu ilim yeterince istimal edilmiş.Dahası, Rumûzât-ı Samedaniye'nin bir ismi de "Hurûfât-ı Kurâniye Risâlesi"dir. Yani, ilm-i cifir ve hesab-ı ebcedî ile Kur'ân'ın tabir ve harflerinden birçok mana istihr

Sinüzit illetinden nasıl kurtulduk

1990'lı yıllarda birkaç hastalığı birden yaşadık: Mide kanaması, on iki parmak bağırsağında ülser, sinüzite bağlı şiddetli baş ağrısı, ayak mantarı, vesaire…ok şükür, fıtrî ilâçlar kullanarak tedavi olduk ve zamanla hepsinden kurtulmuş olduk. Bugünkü yazıda, hem kendim, hem birçok mesai arkadaşlarımın sinüzit illetinden nasıl kurtulduğumuzun hikâye