Peşin hükümlü saldırganlar

Daha evvel de üzerinde kısmen durduğumuz konu şudur: Nur Risaleleri, yazıldığı ve neşredildiği devirde bütün eleklerden, bütün tenkit ve itirazlarda, hatta umum mahkemelerden geçerek rüştünü ispat etti.

1956'dan sonra temyiz mahkemesinden de beraat kazanarak, tam bir meşrûiyetle matbuât (basın-yayın) hayatına kazandırılmış oldu.

Ne var ki, elli yıl müddetle (1935-85) devam eden iki bini aşkın beraat kararına rağmen, yine de tenkit ve itirazların sonu gelmedi.

Aslında bütün itirazların izahı vardır. İnsaf ehline bunlar gösterilir ve ikna edilmeye çalışılır. Ama, bir kısım insafsızlar var ki, meselenin mahiyetini anlamak ve ikna olmak gibi bir dertleri yoktur. ünkü, peşin hükümlüdürler. Cerbeze ve çarpıtma ile iş görüyorlar. Hasmane tavırlıdırlar ve en ufak bir bahane ile hemen saldırıya geçiyorlar.

*

Eskiden şiddetli saldırı Kemalistlerden, komünistlerden, masonlardan ve sair din düşmanlarından geliyordu. Siz o harbî düşmanlara karşı ne yapacağınızı bilirsiniz. Mukabelesi kolaydır.

Günümüzde ise, saldırının en ağırını sözde mütedeyyin-muhafazakâr diye geçinen vicdan ve muhakeme yoksunu papağan tabiatlı kimseler yapıyor. Bilhassa, Birinci Şua'da yer alan bahislerle ilgili olarak...

Aslında o bahisleri olduğu gibi okuyup anlayabilse, yine de yanlış ve sakıncalı bir şey bulamaz. Fakat, olduğu gibi okumuyor, hem de doğrusunu anlamaya çalışmıyor. Art niyetle ve peşin hükümle baktığı için de, çoğu kez cümleyi yarım okur, yorumlarla araya girer, konuyu bağlamından kopararak çarpıtır.

Geçenlerde aynen bu formatta bir video önüme çıktı. Peşin hükümlü kişi, Birinci Şua'dan bir cümlenin yarısını okuduktan sonra, resmen saldırıya geçti ve hakaretler yağdırmaya başladı. Doğrusu, videonun tamamını zor seyrettim.

Şimdi, o şahsın yaptığı bir dizi çarpıtmadan sadece bir nokta üzerinde durarak, meseleyi vüzuha kavuşturmaya çalışalım.

*

Peşin hükümlü herif, Birinci Şua'da geçen bir cümlenin yarısını okuyarak saldırıya geçiyor. O cümle şudur: "'Tenzilü'l-kitap' cümlesinin sarîh bir manası, Asr-ı Saadette vahiy sûretiyle Kitab-ı Mübînin nüzûlü olduğu gibi, mana-yı işârîsiyle de, her asırda o Kitab-ı Mübînin mertebe-i arşiyesinden ve mucize-i mâneviyesinden feyiz ve ilham tarîkiyle onun gizli hakikatleri ve hakikatlerinin burhanları iniyor, nüzul ediyor..."

İnsafsız herif ise, bu cümleyi parçalıyor ve baş tarafından sadece şu kısmı okuyor: "...Asr-ı Saadette vahiy sûretiyle Kitab-ı Mübînin nüzûlü olduğu gibi..."