Zor kararlar

AKLI başında insanların en çok çekindikleri şey kendilerinden başka insanların hayatına da etki edecek kararları verme sorumluluğudur. İnsan hayatta bir şekilde isabetsiz kararlar verebilir, yanlış seçimler yapabilir. İsabetsiz tercihlerinin neden olduğu maliyeti üstlenir. Bu maliyet bazen maddi bazen de manevi olabilir. Günün sonunda ya üstesinden gelinir ya da kabullenilir.
Ancak isabetsiz tercihler başkasının hayatını da etkiliyorsa orada işin rengi değişir. Onun için aklı başında insanlar bu tür kararlara pek talip olmazlar. Eğer o kararları verecek ehliyet ve donanıma sahiplerse de görevden kaçamazlar. Çünkü görevden kaçmak da bir sorumluluktur. Ehliyetli ve liyakatli bir kişi görevden kaçarsa ihtimaldir ki onun yerine ehliyetsiz ve liyakatsiz birisi gelir. Aldığı yanlış kararlarla da çok kişiyi mağdur edebilir.
İsrail'in, Gazze'ye karşı başlattığı kanlı ve vahşi saldırılar sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karar alma süreçlerini, tepkilerini takip ettikçe aklıma başkalarının hayatını ilgilendiren kararlar almanın zorluğu geliyor.
Cumhurbaşkanı'nın kim olduğunu, hangi değerlere sahip olduğunu, cesaretini, önceliklerini biliyoruz. Ülkenin Cumhurbaşkanı olmasa, yani başkalarının hayatını etkileyecek kararlar vermek makamında olmasa, bırakın sokaktaki bir insan olmayı bir muhalefet partisinin genel başkanı olsa tüm dünyaya İsrail vahşetini sonuna kadar haykırır, terör devletini en sert ifadelerle mahkûm eder, sadece sözle kalmaz fiili olarak da sonuna kadar gider ve yapılması gereken neyse onu yapardı. Sade bir vatandaş olsa boykotlar organize eder, İsrail elçiliği önündeki protestoların en ön safında yer alır, Gazze'ye insanı yardım ulaştırılması için çabalar hatta mümkün olsa insanı yardım gönüllüsü olarak Gazze'ye gitmekte bir an bile tereddüt etmezdi.
Gelgelelim o bir Cumhurbaşkanı; üstelik İsrail saldırganlığı karşısında bütün dünyanın ne diyeceğine ve ne yapacağına dikkat kesildiği bir Cumhurbaşkanı.