Artık Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim zaferlerini ya da siyasetini değil oluşturduğu siyasi meşruiyeti konuşmalıyız. Meşruiyetinden bahsetmemin nedeni sakın ola kendisinin "sizden kendim için son kez oy istiyorum" açıklaması zannedilmesin. Evet, o açıklama oldukça önemli ama siyaset yapmanın tek yolu Cumhurbaşkanı adayı olmak değil. Zaten Cumhurbaşk
TÜRKİYE dün bir ilki tecrübe etti. İlk defa bir seçimde ikinci turda oy verdik. Bu yazı yazılırken oy verme işlemi devam ediyordu. Dolayısı ile henüz kesin sonuçları bilmeden bu yazıyı yazıyorum. Kişisel gözlemlerim ve itibarlı anket şirketlerinin araştırmaları Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ikinci turda da kazanacağını söylüyor. Muhalefetin kampanyasınd
ENTERASAN bir ikinci tur olacak. Aslında kimin kazandığını oylamayacağız. Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk tura girerken de avantajlıydı, ikinci tura girerken de avantajlı. Hoş; o girdiği her seçimde avantajlıydı ama o bahsi diğer. Muhalefetin işi zor. Moraller bozuk. Cumhurbaşkanı 5 farkla önde. Arada geçen sürede oy kaybetmesi için bir neden yok. Aksine
SEÇİMDEN önceki gece bir türlü uyku tutmadı. Tıpkı üniversite sınavından ya da düğünümden önceki gece gibi. Mutlulukla karışık bir heyecan... Böyle durumlarda uyutmuyor beni. Yatakta dön dolaş, sabahtan bir iki saat önce uyudum. Kalkınca ilk iş ailem ile uzun bir kahvaltı ettik. Sonra kızımla evdeki eski çoraplardan baykuş yaptık. Okulda sergi açıp
Seçime sayılı gün kala Muharrem İnce adaylıktan çekildi. Ama ne çekilme... Eğer İnce bugün bir basın toplantısı düzenleyip; görüldüğü kadarıyla benim seçimi kazanmam mümkün değil. Her ne kadar ben iktidarın da muhalefetin de alternatifi olsam da birinci önceliğim iktidarın değişmesidir. O nedenle Kılıçdaroğlu lehine yarıştan çekiliyorum, deseydi ba
GERÇEKLEŞMESİ mümkün olmayan fantastik bir düşüncem var. Normalde yasaklarla aram pek iyi değildir ama bu sefer yasak istiyorum. Nasıl olsa gerçekleşme ihtimali yok diye ben de rahat rahat hayal kuruyorum. Anketçiler, gazeteciler ve siyasetçiler... Fantastik hayalim bunları ilgilendiriyor ve tabii seçim dönemlerini. Seçim yaklaşınca, özellikle son
ÇOK seçimler, kampanyalar gördük. Partiler ve adaylar yapacaklarını, Türkiye vizyonlarını anlatıyorlar. Tabii ki birbirlerini de eleştiriyorlar. Hem icraatlar eleştiriliyor hem de zihniyetler. Ancak bu seçimler, bu kampanyalar başka... Muhalefetin bir masası var. Yola altılı masa olarak çıktılar. Aslında yedinci ortak da vardı. O da HDP. HDP'nin me
SEÇİMLERE sayılı gün kalmışken muhalefete dair iki meselenin pek bahis konusu olmaması dikkat çekiyor. Birincisi ne anlama geldiğini henüz muhalefetin bile tam olarak bilmediği "güçlendirilmiş parlamenter sistem" diğeri ise her biri birer cumhurbaşkanı yardımcılığı, birer bakanlık ve oy oranlarına göre sair ekstra bakanlıklar alacak buçukluk partil
Muhafazakâr toplum kesimleri canlı ve dinamik; devamlı konuşuyor, tartışıyor ve eleştiriyor. Siz bakmayın solun kerameti kendinden menkul bir şekilde düşünce ve sorgulamayı sahiplenmesine. O alanda karnelerinin ne olduğunu "tuvalet terliğine" oy verme hevesleri ortaya koyuyor. Ancak muhafazakârlar öyle değil; beğenmiyor, burun kıvırıyor, eleştiriyo
SEÇİM kampanyalarında duruma göre değişen ancak muhakkak riayet edilmesi gereken bazı dengeler vardır. Mesela somut vaatler, duygudaşlık ve kimlik siyasetinden hangisinin ne kadar öne çıkacağını iyi ayarlamak gerekiyor. Seçmene öncelikli olarak yapılmış ve yapılacak hizmetlerden mi bahsedilecek, yoksa duygularına hitap edecek mesajlar mı dizayn edi
© 2016