İyilik her yerde

İNSANOĞLU bir hareketi ile çok yükseklere çıkarken başka bir işi ile de hayvandan aşağıya yuvarlanabiliyor. Deprem felaketi sonrasında bunun sayısız örneğini gördük. Afetle mücadele konusunda bir uzmanlığı olmamasına rağmen kara haberi alır almaz soluğu afet bölgesinde alan binlerce gönüllü var. "Enkaz kaldırmayı bilmesem de bir taşı bir yerden başka yere taşıyabilirim" deyip bedenen çalışmaya talip olanlar, doktorlar, öğretmenler, madenciler, hemşireler, işçiler, aşçılar... Kimisinin vazifesi bu kimisi de gönüllü olarak gelmiş. Vazifeli olanlar bile işlerini gönüllülük esasıyla, insan üstü bir gayretle yürütüyor. Zaten onlara onun için kahramanlar diyoruz. İnsanların hayatını kurtarıyorlar. Yaraları sarıyorlar. Çadır kuruyorlar. Sıcak yemek çıkartıyorlar. Yakınlarını kaybetmiş insanların acılarını paylaşıyorlar. Çocukla ayrı, büyükle ayrı ilgileniyorlar. İsimsiz kahramanlar... Ve maalesef hayvandan daha aşağı olanlar da var. Reklam için bölgeye gidenler, yardım malzemelerini stoklayanlar, hırsızlar, enkaz yağmacıları, siyasi yağmacılar, bozguncular, ajan provokatörler. Sayıları çok şükür az... Gelin biz azınlık olan kötüden değil çoğunluk olan iyiden bahsedelim. Kahramanların en isimsizlerinden bahsedeceğim size. Deprem bölgesinden çok uzakta başka şehirlerde evlerinde oturan isimsiz kahramanlardan. Annelerimizden... Fiili olarak anne olmayanları da vardır ama hepsi tür olarak anne. Annelik vasfına, duygusuna, kabiliyetine sahip hanımefendiler. Kimisi profesyonel meslek sahibi, kimisi ev hanımı. Çok hızlı organize olan, ihtiyaç anında hemen yardıma koşan, karşılık beklemeden özveri ile çalışan bir dayanışma sistemi kurmuşlar. Mahalleden bir hayr sahibinin boştaki evini bir depremzedeye açacağını duymaları ile harekete geçiyorlar. Aile, altın günü, mukabele, apartman vb. gruplarında hummalı bir çalışma başlıyor. Önce boş ev temizleniyor. Belki aralarında kendi evini temizlemeyip ücret mukabilinde bir yardımcıya yaptıranlar var. Ama söz konusu depremzedenin yerleşeceği