Fazıl Say, Susma!

MÜZİĞİNİ dinlemem. Klasik batı müziği hiçbir zaman bana hitap etmedi çünkü. Evet, orada büyük bir medeniyet birikimi var. Batı dünyasının dünyaya hakimiyetini doğuran süreçteki hikayesini anlatıyor. Büyük ve kıymetli bir hikâye o ama benim hikayem değil. Dolayısıyla bana pek lezzet vermiyor, beğenime hitap etmiyor. Ancak hepten de habersiz olmak, burun kıvırmak olmaz. Müziği anlaşılmadan hikayesi anlaşılmaz. Onun için biraz bilmek, dinlemek, aşina olmak gerekiyor. Büyük bestecileri, iyi icracıları tanımak en azından haberdar olacak kadar bilmek gerekiyor. Fazıl Say o "büyük besteciler, iyi icracılar" sınıfına girer mi, şüpheli. Uzmanların bir kısmı Say'ın en azından kendi zamanı için dikkate değer bir sanatkâr olduğunu söylüyor. Ben yorum yapamam; sevmediğimi, uzun boylu dinlemediğimi söylediğim müziğin eleştirmeni olmam mümkün değil. Ancak şu bir gerçek; belki gerçekten evrensel beğeniye hitap ettiği için, belki de batılıların oryantalizmle karışık bir ilgi ile kendi sanatlarını icra eden bir Türk'e duydukları alaka ve "o Türk"ün soylu çabasına" kayıtsız kalmama düşüncesi ile Batı'da kendine ve sanatına yer bulmuş bir isim Fazıl Say. "Türkiye'nin yetiştirmiş olduğu en büyük sanatkar" gibi ifadeleri herkes için kategorik olarak abartılı, Fazıl Say için de gereksiz bulurum ama kendisi kesinlikle alelade birisi değil. O ya da bu şekilde sanatı ile bilinen, tanınan, yüksek beğeniye ve estetiğe hitap eden birisi. "Sanatkârlar işini yapsın, başka şeye karışmasın" diyecek halimiz yok. Elbette incelmiş bir ruhun, rafineleşmiş bir estetiğin, açılmış bir algının sahibinin sanatı haricindeki konularda da söylediklerine kulak kabartmak gerekiyor.