Ekip iyi, hizip kötüdür

SİYASET tabiatı itibariyle kötü bir uğraş değil. Ne bir ahlaksızlık ne de suç. Siyasetle meşgul olan herkes pis, kerih bir işle uğraşmıyor. Aksine doğru ve dürüst yapıldığında fayda üretme, topluma hizmet etme imkanı veren bir uğraş. Ancak bir tarafıyla da güçle, parayla, maddiyatla ilişkili. Nihayetinde kazanınca "iktidara" geliyorsun, muktedir yani güçlü oluyorsun. Haliyle siyasetin kendine mahsus gereklilikleri var. Mesela ne kadar başarılı olursa olsun iddiasız birisi siyasete pek uygun değildir. Çünkü siyasette sadece yapmak yetmez ortaya bir iddia da koymak lazım. Keza biraz da gösterme, anlatma, göz önünde olma hatta olduğundan fazlasını gösterme işidir siyaset. Toplumun önüne çıkıp oy isteyen kişi kaçınılmaz olarak kendini göstermeli. Meziyetlerini döne döne anlatmalı. Başarılarını insanların gözüne sokmalı. Yani pek "balık bilmezse Halık bilir" işi değil. Halık zaten bilir ama döne döne balığa da bildirmeli, anlatmalı, göstermeli ki takdir etsin, destek olsun, oy versin. Ve tabii ki bir ekip işi. Başta bir lider ama onu destekleyecek bir de sağlam ekip ister. Bu ekip hem teknik becerilere sahip olmalı hem de sayıca kalabalık olmalı. Evvela lider tek başına olduğunu izlenimini vermeyecek. Toplum "bak etrafına çok kişi toplamış demekki başarılı, doğru, becerikli" demeli. Sonra bu ekip lideri iyiden iyiye besleyecek. Onun direktiflerini alıp hayata geçirme becerisine sahip olacak. Haliyle siyaset içinde ekipçiliği de barındırır. Ekip tutulur, kollanır, hataları örtülür. Bir yere gelmesi için desteklenir. Dışarıdaki birisindense ekip üyesi tercih edilir. Ancak ekipçiliğin tadı kaçarsa hizipçiliğe dönüşür. AK Parti bir sefer hizipçilik belasına düştü. Davutoğlu'nun genel başkan olduğu ara dönemde hizipçilik mikrobu partiyi sardı. Davutoğlu, Cumhurbaşkanı olan Erdoğan'a yakın kişileri tasfiye edip kendi adamlarının önünü açmaya çalıştıkça parti