AK Parti geçtiğimiz günlerde 21'inci yıldönümünü kutladı. Parti 21 yıllık ömrünün 20 yılını kesintisiz iktidarda geçirdi. Bu çok ciddi bir yük. Memlekete yapılan hemen her şeyin altında imzası var. Olumlu veya olumsuz anlamda kimin başına ne gelse haklı olarak AK Parti'den biliyor. Bu durum seçmende ister istemez makul boyutlarda bir yorgunluk yaratıyor. AK Parti her ne kadar Türkiye'ye çağ atlatacak hizmetlere imza atsa da her seçmenin kendi gündelik hayatında tecrübe ettiği aksaklıklar oluyor. Zamanla tek başına küçük görünen bu aksaklıklar birikerek bir memnuniyetsizliğe ve yakınamaya yol açıyor. Bu nedenle AK Parti seçmeni deyim yerindeyse en nazlısı. Hemen partisine kırılabiliyor, anketlerdeki kararsızım veya fikrim yok kategorisine geçiş yapabiliyor. Ancak bu geçiş çoğunlukla kalıcı olmuyor. Seçim zamanı yaklaştıkça memnuniyetsiz olduğu alanların varlığına rağmen oyunu götürüp aynı adrese veriyor. Şimdiye kadar bu gerçeği göz ardı ederek yorum yapanlar, yani dereyi görmeden paçaları sıvayanlar hep yanıldı. 2023 seçimleri için de benzer bir süreç başlamış durumda. Ciddiye alınan kamuoyu araştırmalarının hepsi son 1-2 aydır AK Parti'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oylarındaki artışa dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi her zaman belli bir bandı muhafaza ettiler. Şimdi muhafaza ettikleri banttan yukarı doğru bir hareketlenme başladı. Açık uçlu yani ankete katılanlara şıklar sayılmadan sorulan "Bu Pazar Cumhurbaşkanı seçimi olsa kime oy verirsiniz" sorusuna katılanların 40'tan fazlası tereddütsüz Recep Tayyip Erdoğan cevabı veriyor. Muhalefette ise tablo seçim yaklaştıkça daha karamsar hale geliyor. Muhalefetin 61 kombinasyonu yapısal olarak sonuç vermesi imkansız bir siyasi formül. Ancak henüz yolun sonuna çok varken yani seçime uzun bir süre varken bu formül çalışacakmış gibi yapmak mümkündü. Ancak seçim yaklaştıkça formülün çalışmayacağını itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Ali Babacan'ın Ahmet Davutoğlu'nun ittifak çağrısını hem de kamusallaştırarak reddetmesi, Temel Karamollaoğlu'nun altılı