Kutlanacak! Kutla!

1960'lı yıllar... Mektepliyiz daha. Anadolu'dan bile mahrum olan Ümraniye'de oturuyoruz o sıra.

Sınıf arkadaşlarımın neredeyse tamamının babası inşaat işçisi. Boş kaldıkça kendi evlerini yaparlar.

Bir kısmı Kum İskelesi'nde çalışır, Salacak'ta. O yıllarda kamyonlar ekseri Commer ya da Bedford'dur, damperleri yoktur. Balyozla saplamalara vurur yan kapakları açarlar. Kasada kumları sürüp indirsin diye iki kürekçi taşırlar.

Kışlar sert geçer, evlerde soba yanar. O da sadece bir odada. Gaz lambasına bile sokulursun, ışığı ısıtır güya.

Şebeke suyu yoktur, kuyudan çeker taşırsın eski yağ peynir tenekeleriyle galveniz kovalarla. Getirip dökersin toprak küpe ya da bakır kazana. Maşrapa ile alırsın damlası zayi edilmez asla.

Sadece Çamlıca suyu içilebilir, diğerleri acıdır, buruk bir tat bırakır ağızda. Kaynatınca kireç tutar, yüzünüz kabuklanır, kaşınır, yolarsın zırıl zırıl kanar. Dudaklar da öyle gerilir çatlar, biteviye kan sızar. Düşünün evlerde Pertev krem bile bulunmaz, yavrucaklar dertlerine yanar.

Banyo ancak haftadan haftaya, eğer termosifon yanarsa. Çocuk bitlenirse saçını kazırlar. Makineye vursalar tamam da babalar koyun kırpmaktan alışkındır, yol yol makas izi bırakırlar.

Tahtaya bakarken çapaklı gözlerini kısıp kırpıştıranlarla kimse ilgilenmez, al bi' götür bakalım, belki gözlüğe ihtiyacı var.
Öne umumiyetle cici böcekler oturtulur, döküntüler sürülür arkaya. Zaten görmüyor, bir de duymasın, kalsın sınıfta.

Gurbetçiler memleketlerinden çuvalla lavaş getirir, hafifçe su serper yumuşatırlar. Civil (küflü peynir) sarar, iştahla yutarlar.

Temel gıda!

Birisi ölecek de helva yiyeceksin, hacılar dönecek de hurma...

BİR ÖRNEK GÜYA

Önlükler abi ve ablalardan kalmadır, yıkana yıkana solar, hatta kızarır bozarır, dirsekler incelir ipliği çıkar.

Çorap pahalı bir şey olmalı ki el işi dersinde yırtık kapama öğretilir sınıfa. Geri geri gelecek bir önceki dikişin altından geçireceksin zzzzz gibi zikzak olacak.

Sümerbank'ta bot potin raflar dolusu ama hani para Bazıları kış günü yırtık lastikle gelir, ayaklar mosmor açıkta. Havalinin balçığı da sakız gibidir, çizmeyi bile söker alır ayağından.

Hiç unutmam dersimiz resim. "Yılbaşı çizin çocuklar."

İşte kar çiziyorsun, kardan adam çiziyorsun, kibritçi kızdan okuduğun çam dalları, sofralar... Bazısı da tebrik kartlarında gördüğü bükük belli ihtiyarı çizer üstüne 1965 yazar, genç ve yakışıklı 66 hışımla gelir tekmeyi basar. Haydi öbürü uçurumdan aşşa.

O arada öğretmen tek tek soruyor "yılbaşını nasıl kutladınız çocuklar" Kimsenin kutladığı filan yok da uyduruyorlar. Yok leblebi yedik, çekirdek çitledik. Mısır patlattık, radyo dinledik. Annem börek çörek yaptı; meyveli pasta, limonata, çikolata, kestane dizdik maşingaya.

Yaaa evet (!) diyeceksin, önce bir kundura alsınlar da sana.

İTİRAZ MI YOKSA

Yanımda oturan arkadaşın babası da inşaatçı ama amele takımından değil yapsatçı. Durumları iyice, eşraftan. Ona döndü "Peki siz"

Kararlı bir sesle cevapladı: "Biz kutlamıyoruz!"

Soğuk bir hava esti. Ne demek kutlamıyoruz Sınıfın üstü başı düzgünlerinden biri, cildinde yara, pantolonunda yama yok, önlüğü yepisyeni, saçlarını berber kesmiş ayrıca.

Velede bak tavır gösteriyor, bacak kadar boyuyla.

Noel işi biraz karışık biliyor musunuz Sanki fısk fücurdan öte itikada da tealluk eden bir yanı var. Aziz Nicolas'la ne işimiz olur, elin Avrupalısı kandil mi kutluyor orada Bizim aile de külliyen karşı ama "bir ki üç tıp!" Ağzını açmayacaksın okulda. Tembihliyiz, babamızı hapse koyarlar sonra. Rejim baskıcı ve buyurgan, fişlerler anında.

İşte bak gördün, yılbaşı da kutlamıyor. Mürteci mi ne İhbarı mücbir vaka.

Neyse öğretmen orada bıraktı da kurtulduk, kimseye sormadı başka.

TS (TV'DEN SONRA)

Deeerken efendim ekranla tanıştık. TV sadece kahvelerde olur, haylazlar ağaç üstlerinden, direk arkalarından seyrine bakar. Kovulunca ufak bir tur atar, sonra tekrar gelir soteye yatarlar.
Yılbaşlarında meşhur şarkıcılar çıkar. Saat 24.00'e doğru 9-8-7 diye geriye sayarlar. Hâlbuki orada gördüğünüz şöhretler Taksim'de Maksim'de sahne almıştır. Stüdyoda olmaları kabil değildir o saatte. Demek ki yalan, salla gitsin, vatandaş 'nerdembilcek' ya!

Bu arada alet tek tük evlere girer, meraklı çook, konu komşu cümbür cemaat onlarda.

Şimdi düşünün bir oda dolusu çocuk, hanımlar, beyler, genç kızlar... Televizyonda birden dümbelek sesi çınlar, çıplak bir oryantal çıkar, kıvırmaya başlar. O zamanlar kumanda da yok, hatlar karışır bir anda. Yaşlılar tövbe estağfirullah çeker, kızlar mahcup olur önlerine bakar, dikçe kopiller arsız arsız sırıtırlar. Anası gözünü belertir, evde gösterecektir ona!