Kökü derin, gölgesi serin... Çınar deyip geçmeyin

Çınarlar heybetli ağaçlardır, cami avlularını, kasaba meydanlarını örterler bir başlarına. Her beldenin büyük bir çınarı olur adres tarif edilir onunla. Doğru yürü çınarı geçince sağa... Yaşlandıkça içi oyulur, bazen bir kunduracı sokulur bağrına. Ama kolay ölmez, kabuklarından su çeker yine ulaştırır yapraklarına. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) fidan dikmeyi teşvik ettiği için ecdat ağaç sever. Çınarı başka sever ama. Bursa'da eski bir cami avlusu Küçük uadrrvanda uakryan su; Orhan zamanrndan kalan bir duvar. Onunla bir yauta ihtiyar bir çrnar... Zikrolunan çınarı Eskici Baba dikmiştir, şairi biliyorsunuz Ahmet Hamdi Tanpınar. HOCA BABA YUVA... Hikmet-i ilahi, aslı ufacık bir tohum, artık hangi rüzgâr yuvarladı da buluşturduysa toprakla. Dallarında yüzlerce kuş, sincap, uçanlar, kaçanlar, cıvıldaşanlar... Kim bilir kaç padişah gördü, kaç yangın, kaç baskın atlattı, kaç zelzelede sallandı Çınar değişik ülke ve iklimlerde yaşar, lakin İstanbul ve Bursa kütüğüne kayıtlıdır, ikamet Marmara'da. Bazı mahallelerde çınar altı kahvesi bulunur, Bayezit, Emirgân ve Çengelköy'dekiler, ediplere şairlere gölge yapar ayrıca. Hatırlar mısın tıfılken salıncak kurmuşlardır sana, sonra büyür gövdesine tırmanırsın, okuna dal seçersin itinayla. Nisan mayıs ayları titrer gönül yayları, münhal bir yer bulur, kalp çizersin çakıyla. Sonra bir çay ocağı açılır, masanı gölgeye çektirir vaziyet edersin, girene çıkana. Gün gelir devran döner, bir bakmışsın sallandığın dala salıncak kurmuşsun, çocuğun bağırır "daha hızlı baba!" Vakit su gibi akacak torunlar da yapışacaktır bacaklarına. Sen sarı çepiş bebe iken, ak saçlı dede olursun, çınar aynı çınar. Eh 4050 yıl nedir ki asırların yanında HER BİRİ AYRI HATIRA Adı Farisiden gelir "çenar". Arapçası da cünnar, sunnar. Türkler kavlağan derler, bilmem belki kullanılıyordur hâlâ Anadolu'da. Yıldırım Bayezid Han, oğlu doğduğunda (Çelebi Mehmed) çok sevinir. O gün dünyaya gelen oğlancıkların ebeveynlerine ulufe dağıtır hayrına. Bakarlar seksenlik bir hatun da girmiş sıraya. -Anne buyur, hayrola -Benim de oğlum var. Saraylılar "Ya yorma teyzem" derler "bak başımız kalabalık, canımız burnumuzda!" -Ulufemi almadan bi' yere gitmem, aha bak oturuyorum şuracıkta. Sesleri duyan padişah sorar; "Neler oluyor orada" -Hünkâr'ım bir acuze, ulufe talep ediyor. -Gidelim görelim, eğer dediği doğruysa... Onları şehir dışına götürür, kulübesinin önünde minik bir çınar. "Bugün diktim" der, "uzun yaşayacak inşaallah!" Yıldırım Bayezid gülümser, "Ulufe verilsin, şol çınarın analığına!" Biliyor musunuz o çınar Kovukçınar (Ulufeli Çınar) hâlâ ayakta. BEBEK GİBİ BAKINCA Yıllar sonra ecdat Bursa'dan Dersaadet'e akar. Nehr-i Aziz'in (Boğaz) etrafını çınarlarla donatırlar. Eyyûb'e, Üsküdar'a, Beykoz'a.. Batılı seyyahlar Âsitâne'yi çınarlar, at kestaneleri, erguvanlarla anlatırlar. İstanbul'u planlayan ecnebi mimarlar çınara bizim gözümüzle bakmaz, acımadan verirler baltaya. Ama insanımız yola da gelse korur kollar, hatırlayın Gülhane yokuşunu tırmanırken tam ortada... Bazı çınarlar Yeniçeri ayaklanmalarına şahit olur; paşalar, nazırlar asılır dallarına. Sükûnet sağlanınca, katiller sallandırılır bu defa. EVLİYANIN DUASIYLA Çınarların çoğu veliyullahın elinden geçer Geyikli Baba'nın, Baba Sultan'a (Kestel) diktiği çınar gibi mesela. Sümbülefendi Camii'ndeki çınar ise Ehl-i beytten Hazreti Fatıma, Hazreti Sakine ve onlara hayran Bizans Prensesi'ne (Sarı Sıdıka) gölge yapar. O gün, Osman Gazi, Şeyh Edebali hazretlerinin dergâhında misafirdir. Odada Kur'ân-ı kerim vardır, ayağını uzatıp yatamaz. Sabaha doğru hafifçe içi geçer, rahmani bir rüya... Hilal vardır dolunay olur, hocasının göğsünden çıkan nur vücudunu sarar. Ve bir çınar, büyür büyür dağlara ovalara taşar, denizleri geçer yayılır kıtalara. Tabirini biliyorsunuz. Molla Fenari Hazretleri, Bursa'yı terk etmemesi için Somuncu Baba'ya çok yalvarır. Nerede Dua Çınarı'nın altında. Akşemseddin, Eyyûb Sultan Hazretlerinin kabrini keşfedince bir çınar diker başına. Bir mütereddit gece fidanı 15-20 adım öne çeker, bakalım yarın n'olacak.. Büyük veli ikinci gelişinde fidana bakmaz, ilk işaret ettiği yere gider doğruca. Nitekim kazarlar bir kitabe çıkar. "Haza