Yalnız!

MAHALLE kültürünü neden savunduğumu sormuştu biri. "İnsanların imece ruhunu açığa çıkardığı" için demiştim. "Sağlıklı hayatın şartlarından biri insani ilişkilerdir" notuyla birlikte. Hepimiz bir bütünün parçalarıyız ama bu kadar yakınken bile uzaklara savrulmuşuz sanki. Duvarlar örülüyor da görülmüyor zannediliyor. Komşuluk huzurdan çekildi, bırakın sohbetleri selam vermek bile zor görülüyor artık. Bu şartları pandemi oluşturmadı öncesi de farklı değildi. İnsanlar özellikle teknolojik hayattan sonra kendilerine kilitlendi. Nasılsa her şey ellerinin altında, cep telefonu, bilgisayar, akıllı kol saatleri ama ruh yok! Bu da teknolojinin promosyonu! Parktaki yaşlı insanlar kendileriyle sohbet eden birini gördükleri zaman yüzlerinde güller açıyor. Belli ki evin içindeki insanlar kendilerinden kaçıyor. Başı kalabalık zannettiğimiz insanlar bile ne kadar yalnız olduklarının farkında. Onlar kendilerine biçtikleri rolü oynuyorlar, hayatları yazın ortasında virane sonbahar! Maddi boyutlar asaletten soyutlanan ilişkileri doğuruyor, paran varsa dostun var! "Arkadaş" kelimesi çevrimdışı! Kayıp zamanların en değerli incisi. Aynı tastan su içmek gerçeği unutuldu, sadece bencilliğin ve çıkarcılığın safları tutuldu. Komşusu ölüyor da haberi olmuyor birilerinin. Tabuta el uzatanların olmadığı cenazeleri bile görüyoruz. Yürekten paylaşmak tarihe karıştı. Depresyonun yaşı küçüldü, antidepresanlar çocukların bile kullanımına açıldı. Çünkü çocukların doğasında sokak var, oynamak ve arkadaşlık kurmak var. Ama yalnızlığın içinde kimileri kendi içindeki çetelerle kapışıyor, kimileri omuzlarındaki yüke dayanamıyor yere yapışıyor. Tüketim çocukları kendilerini de tüketiyorlar da mavileri yok siyahları çok.Anneler televizyon dizilerinin karşısında hayale dalıyor, babalar futbol maçlarının etkisinde ruhunu cilalıyor. Bakmayın ışıkların yandığına, bazı evler mezarlığı andırıyor bazı evlerde insanlar birbirini kandırıyor. Giden ömürden gidiyor ama