Ömür yaprakları

İFTIRADA usta itirafta yoksul olanların dünyasındayız artık. Canını "yaktıkları" insanların küllerini savuranlar, kendilerini her gün yeniden doğuruyorlar. Nefret stokları erimiyor. Para denince uçup gidiyor vicdan. Her taşın altında ne çok günah var, dillerde ne çok yalan. Mazlumun ahı zalimde gururlu rozet olarak kalıyor. Bu şehir eski sevgilimizdi şimdi ellerin olmuş! Vur patlasın çal oynasın. Çocuklarımız özel okullarda ebe, parası olanın önü açık. Yeraltına saklandı aşk, kimse aramadığı için de kılını kıpırdatmıyor. Bu ülkeye yakışmıyor çünkü! Kaybolanları bulmak için çocukluğumuzda ürettiğimiz bir tekerleme vardı. "Şeytan aldı götürdü satamadan getirdi!" Şimdi alıp götürmek için şeytan olmaya bile gerek yok, parası ve etiketi varsa tutmayın gitsin. Nereye Kameraların olduğu yere! Adam paraya para demiyor da bir Allah'ın kulu "bu parayı nereden buldun" demiyor. Adına profesör deniyor da onlardaki zeka ve bilgi seviyesini kimse sorgulamıyor. Bütün mesele bu! Bizim mesleğimiz asaletini kaybedeli çok oldu. Bana ne iş yaptığımı soranlara "edebiyat yapıyorum" diyorum. Kelimelerle ironi yapmak ekranlarda ve sosyal medya mezbahalarında kana susamaktan iyidir. Hayatın yasaları değişince doğaldır ki "parayla saadet olmaz" konulu şarkıların da modası geçti. O yüzden ergen kızlar bile hokkabaz zenginlerle ilişki kurmanın yollarını arıyor. "Şu salaktan bir çocuk yapsam da hayatımı garantiye alsam!" Magazindeki nafaka zenginleri fakir gencin romanına ilham verir mi zannediyorsunuz El altından diktik ömrün yapraklarını, yine de bu hayat bizleri el üstünde taşımadı. Belki de kötülere yer açmaktan fırsat bulamadı. Hırsızlar ve kötüler de böyle bir hayatı başka bir ömürde bulamazlar zaten. Onlara denizde karada ölüm yokken! Büyür sensiz